Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
O uzun bekleyişlerin sarılmayla biteceği gün gelecek elbet.
Ömrümce neden yılları zincir gibi çektim, Mademki bir aşk uğruna can vermeyecektim? Bir müjde taşır her gün uzaktan bana rüzgar; Elbet gelecek, gelmedi,bir beklediğim var!
Reklam
O Gün Elbet Gelecek
Bazı insanlara "hakkımı helal etmiyorum" demek için ahiret dünyasını bekliyorum.
Bir müjde taşır her gün uzaktan bana rüzgar; Elbet gelecek, gelmedi, bir beklediğim var!
Faruk Nafiz Çamlıbel
Faruk Nafiz Çamlıbel
Kalbi yumuşak olanlar olarak güzellikleri yaşayamasak bile sonuna kadar hak ediyoruz. Eksik değiliz, yanlış hiç değiliz. Elbet o gün gelecek, neşemiz tazelenecek.
A sığındığım kayamdı, kalkanımdı. kurtuluşumun kuvvetiydi, yüksek kulemdi, süt gibi döküp peynir gibi mayalamıştı beni, hayatımdan tiksiniyordum, damağımda günahlarım geziniyordu, gıdıklanıyordum, kaybolmuş koyundum, şaşırmıştım yolumu, yaban eşeğinin sıpası gibi doğmuştum, insan ki meşakkatte doğardı, kıvılcımlar yukarı uçar gibi, esvabım tarçın kokardı, sütü sıkarsan yağ, burnunu sıkarsan kan, öfkeni sıkarsan kavga çıkardı, derin uykudayken çıkmıştım içeriden, anam rahminin kapılarını kapatmıştı, gün gelecek, elbet benim de yaralarıma kuru incir basılacaktı, o gün yemekte taze incir vardı;
Reklam
“İşleri yaratanın da yüklenenin de kendimiz olduğunu gayet iyi anlayıp onlarla uğraşmaktan ve onlar tarafından alıkonmaktan kurtulacağımız bir gün elbet gelecek. Çalışmak: birikim yapmak, hiçbir kariyer fırsatını kaçırmamak için hep pusuda beklemek, bir mevkiye göz dikmek, iş yetiştirmek, rakipleri düşünüp endişelenmek. Bunu yap, şunu görmeye git, öbürünü davet et: sosyal ilişkilerde baskılar, kültürel modalar, iş yoğunluğu… Her zaman bir şeyler yapmak, peki ya “olmak”? Bunu sonraya bırakırız çünkü hep daha iyisi, daha acili, daha öncelikli olanı vardır. Var olmak yarına kadar bekleyebilir. Ancak yarın da öbür gümün işlerini getirir. Bitmeyen karanlık bir tünel. Ve buna yaşamak derler.”
- Bir şey yok; yüreğim tıkandı; arasıra böyle olurum. Son­ra geçer. Bu bir dertmiş. Beni askere aha, bundan almadılar. İçimden, belki Cennet de seni bundan istememiştir, de­dim. Onunla yalnız kaldığımız zaman, bazen Cennet'in bah­sini açarım. O vakit, gözleri parıldamaya başlar. Sıska vücu­du bir yay gibi gerilir. - Nasıl hiç haber aldığın var mı? - Heriften ayrılmış diye işittim. - Ya şimdi ne yapıyormuş? - Günahı söyleyenin boynuna, kötü olmuş diyeler. Bunu duyunca ben ondan ziyade mahzun oluyorum. Fa­kat, o sırıtıyor. - Ben dedim. Ben dedim. Elbet, bir gün pişman olup gelecek. - Ya gelince kabul edecek misin? Cevap vermeden önüne bakıyor. Kendinden emin değildir. Hangimiz kendimizden emin olduk? Biz, erkekler, zavallı yaratıklarız.
Sayfa 114Kitabı okudu
Kaybedilmiş dostlar,yitirilmiş beraberlikler,kazanılmış kalpler,ölenler ve geri dönenler arasında herkesin ömrü,kendi şiiri.Bazıları incinir,bazıları incitir.Kırılır ve kırar insan.Gider ve kalır…Unutur ya da unutulur…Bir gün herkes,her duygu,her eşya gibi yerini değiştirir. Çok seviyorum diyen,hiç sevmiyorum diyebilir.Gidebilir,terk edebilirler insanlar seni… Buzu,küle çevirebilir;şaşırma. Sen, De ki; insandır,yapar. Kapını sıkı ört,ışığı kapat, ve dinlen.Derin nefesler çek hayatının kalan tarafından.Ruhunun üzerine biraz zaman şer,benliğini yavaş yavaş onaracaktır zaman.Hayatının geri kalan tarafındaki zamana fırsat ver. Yastığına yanağını öptür.Gecenin karanlığıyla barış,kitap al,balık besle,not yaz,takvim yap kendine.Kendini biriktir. Bir gün elbet geçecek ve sadece geçene kadar üzül…Kaybettiklerinin ustası olduğunda,kalbinin sevilmemiş ve kırılmamış yerleri yüzüne gülümseyerek.Gün gelecek, o gülümsemeyi bir başkası keşfedecek.
Yastığına yanağını öptür. Gecenin karanlığıyla barış, kitap al, Balık besle, not yaz, takvim yap kendine. Kendini biriktir… Bir gün elbet geçecek ve sadece geçene kadar üzül… Kaybettiklerinin ustası olduğunda, Kalbinin sevilmemiş ve kırılmamış yerleri yüzüne gülümseyecek. Gün gelecek, o gülümsemeyi bir başkası keşfedecek…
Reklam
"Elbet o gemi bir gün gelecek." Leyla ile Mecnun/7
“İşleri yaratanın da yüklenenin de kendimiz olduğunu gayet iyi anlayıp onlarla uğraşmaktan ve onlar tarafından alıkonmaktan kurtulacağımız bir gün elbet gelecek. Çalışmak: birikim yapmak, hiçbir kariyer fırsatını kaçırmamak için hep pusuda beklemek, bir mevkiye göz dikmek, iş yetiştirmek, rakipleri düşünüp endişelenmek. Bunu yap, şunu görmeye git, öbürünü davet et: sosyal ilişkilerdeki baskılar, kültürel modalar, iş yoğunluğu... Her zaman bir şeyler yapmak, peki ya “olmak”? Bunu sonraya bırakırız çünkü hep daha iyisi, daha acili, daha öncelikli olanı vardır. Var olmak yarına kadar bekleyebilir. Ancak yarın da öbür günün işlerini getirir. Bitmeyen karanlık bir tünel. Ve buna yaşamak derler. Bu hâl öyle baskındır ki, boş zamanlarda bile bu takıntılı durumun izleri görülür: aşırı derecede spor yapmak, uyarıcılar yardımıyla dinlenmek, pahalı akşam yemekleri, yoğun gece hayatı, ateş pahası tatiller. Bu tünelden insan ya melankoliyle ya da ölümle çıkar.”
Ne zaman ay'a baksam hep aynı düşüncelere dalarım. Nice medeniyetlere şahit oldu, nice aşklara, yüz yirmi dört bin peygambere, zulmlere, mucizelere. Kitaplarda okuduğumuz, hayran kaldığımız nice komutanlara, şairlere, sevgililere ve savaşlara. Izdırap dolu gecelerinde kaç insanın gözü değdi, kaç insan onunla konuştu, kaç insan huzur buldu onda. Kaç aşığın bir türlü sabahı olmayan o hüzünlü gecelerine eşlik etti. Kaç ayrılığa şahit oldu. Ve şimdi nerede o acı çekenler? Anın içinde kaybolanlar, göğüs kafesi patlarcasına canı yananlar, sızlayanlar, anlamını yitirenler neredeler ? Şimdi bütün acılarıyla toprağa karıştılar ve hiç var olmamış gibi ölüp gittiler. Bizim içinde bu değişmeyecek. Şu an içinde bulunduğun ruh hali, mutsuzluk, elli-yüz sene sonra toprak altında kaybolup gidecek. Her şey geçer. Ve ölüm hak. Öyleyse neden bir kez yaşayacağımız bu hayatı kendimize zindan ediyoruz ? Hayatı yaşarken yaşayın, zira ölüm elbet bir gün gelecek. ✍️ Murat Çağlar
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.