Seni de vururlar bir gün ey acı..
Uçuşup durduğun kanatlarından
Sazın sözün türkülerin tükenir
Ellerin koynunda kala kalırsın
Şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı
Gül açan yüzlerimizde
Göğeriyor rengin senin de
Biz seni ta eskilerden tanırız
Hani göğüslerimize taş olur inerdin
Avuçlarımızda Hira dağıydın
Al atların tan yerine ayarlanmış
Bir adamın oğluna yazdığı şarkının sözleri
"Gam keder elem tasa gurbet hasret dertler geçer gider elbet
Bir merhaba acı kahve hatır sorma ve dostluklar yaşar elbet
Sımsıkı sev sen sevmeyi
Bazen almadan da vermeyi
İstanbul şehri malın olsa
Ölümden öteye köy yok ya
Gün olur devran döner akar seller kalır kumlar kavuşuruz
Eser yeller yağar karlar gelir bahar açar güller koklaşırız
Sultan Süleymana kalmamış
Ha babam dönen şu dünya
Babanın tapulu malı olsa
Kefenin cebinde yer yok ya
Papazın eşşeğini kovala dur
Ali'nin külahını Veli'ye uydur
Aldat dur aldan dur
Oğlum hayat bu mudur
İşte ağaç işte deniz işte toprak işte hayat budur oğlum
İşte eller işte emek işte ekmek işte hayat budur oğlum
Başını dik tut hiç eğme sen
Aklına ve yüreğine güven
Çağını bil çağına yakış
Güzelliklerle yarış"
Gam, keder, elem, tasa, gurbet
Hasret, dertler geçip gider elbet
Bir merhaba, acı kahve, hatır sorma ve
Dostluklar sürer elbet.
Sımsıkı sev sen, sevmeyi
Bazen almadan da vermeyi
İstanbul şehri malın olsa
Ölümden öteye köy yok ya.
Gün olur devran döner,
Akar seller kalır pullar, kavuşuruz
Eser yeller, yağar karlar,
Gelir bahar, açar
"Unutma, cehaletten daha dermansız dert yoktur! Gerçi bilgiye hâkim olmak mutluluktan çok elem, sevinçten çok keder verir ama insan da öğrenerek çoğalır."
Beyaz önlüğü ile hastahanelerde hastabakıcı, hakiler içinde at üzerinde cephedeki onbaşı, karargahın tercümanı, komuta kadrosunun yakın dostu, yakın tarihin bizzat içindeki tanığı. Halide edip Mor Salkımlı Ev den sonra anılarını 1922 ye kadar olan kısmını bu yapıtıyla güzel ve akıcı bir dille anlatmış.
Bu dönem içinde esinlenip yazdığ eserleri de var olduğu anlaşılıyor, Adını Yakup Kadri den kaptığını itiraf ettiği Ateşden Gömlek mesala...gibi...
Mustafa Kemale ve İsmet İnönüye hayranlığını teyi ediği su götürmez bir realite de olsa ; bazı örneklemelerle Atatürk' e hafif den iğnelemelerde bulunmasını yadırgamaktayım..
Savaş ve askeri konulardan anlamadığını, diplomasinin de kendine çok yakın olmadığını samimi ifadelerinden anlıyoruz.
anlıyoruz,
Yunan ordusunu İzmir'e doğru geri çekilme zamanında olsun işkal zamanında olsun Anadolu halkına yaptığı zulme şahitlik yaptığında, bu vahim ve elem dolu hadiselerin maden suyu deposunda geçirdiği bir gece de intiharı dahi düşlemesine rağmen, İnsanlığı, insancıllığı, ve barışı yüreğinden eksilmediğini " Ey Allahım, bütün insanlara, onlara senin çocukların olduğunu ve birbirine öğretmenin zamanı gelmedi mi?" ifadesiyle ne güzel feryat ediyor...
Kitapta bazı bilgi hatalarının olduğunu da belirtmeliyim. Atatürk'ün Anadoluya 1919 Nisanın da çıktığını belirtmesi gibi. Oysa, o tarih İtilaf Devletlerinin Osmanlı (İstanbul hükümetine)
ültümotom verdiği tarihtir...