Resûlulllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş:🌹 “Bir kimseye üzüntü veya keder isabet eder de o kimse; ‘Allahım, ben Senin kulunum. Yarattığın bir erkek ve bir kadının çocuğuyum. Varlığım Senin elinde ve emrindedir. Hükmün, üzerimde hâkimdir. Hakkımdaki takdirin, adaletin ta kendisidir. Ben Senden, Sana ait olan, kendini isimlendirdiğin veya kullarından herhangi birine öğrettiğin ya da kitabında bildirdiğin veya gayb ilminde Kendin için seçip gizli tuttuğun bütün isimlerin ile Senden Kur’an’ı, kalbimin nevbaharı, göğsümün nuru, üzüntümün dağılmasına ve sıkıntımın ortadan kalkmasına vesile kılmanı dilerim’ diye dua ederse, Allah o kimsenin elem ve kederini giderir ve bunların yerine ona ferahlık verir.” Bu müjdeli sözler üzerine sahâbîler: “Ey Allah’ın elçisi! Biz bu sözleri öğrenmeli miyiz? diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Elbette, bu sözleri işitene onları bellemesi yaraşır” buyurdu.
Sana binlerce hâyâl,sana binlerce gülşen Her birinde çiçekler ayrı renk,ayrı âlem Her birinde o siyah bakışların daha şen Mevsimler sunayım ki ne tereddüt,ne elem
Reklam
Vicdani sevinç
Aydınlanmak meselesini buluşunuz iyidir. Aslında sevinç hâlinde de zihinden başlamak suretiyle, öze kadar bir aydınlanma ortaya çıkar. Halbuki elemde, daha doğrusu bu bulanık durumun ifade ettiği hal, yarı karanlıktır. Yani, iç onayının, vicdani kanalının, özüne verdiği sinyallerden dolayı, kendi kendinize olan gözleminiz ve gözlemin yorumundan ortaya çıkan sonuç, sizde şükre hazırlanan bir sevinç, büyük sevinç hâlini doğurur. Alt tesir plânında ise; siz, vicdani değil nefsani, akli değil hissi, özde değil kabukta sinyallerle ve dolayısıyla şükür halinden çok uzaklaşmış, yarı aydınlıklar içinde demeksinizdir. Elbette ki bu sizin asıl hikmetinize uymadığı için, elem ve bulanıklık (durumu) omaya çıkaracaktır. Günlük saadet ve sevinçlerinizde bu hususları daha iyi ve daha basitleştirerek anlarsanız, vicdani sevinçleri de elde edersiniz.
Geçmiş zamanın elemleri ve gelecek zamanın korkuları ve herbir lezzetin dahi elem-i zevali, onun zevklerini bozuyor ve lezzetinde bir iz bırakıyor. Fakat hayvan öyle değil. Elemsiz bir lezzet alır, kedersiz bir zevk eder. Ne geçmiş zamanın elemleri onu incitir, ne de gelecek zamanın korkuları onu ürkütür. Rahatla yaşar, yatar, Hâlıkına şükreder. İman ve Küfür Müvazeneleri - 112
Sayfa 112 - İman ve Küfür MüvazeneleriKitabı okuyor
"Hakikat şu ki, insanlar bir hayatın âlemini keşfetmekten zevk duyarlar. Saklamak istediğiniz bir elem veya ayıbı kendi incelikleriyle bulduklarını zannederler”
"Gayrimeşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir" Doğru kişi helalindir.. Gerisi acı ve elem verir. Kalbimizi yanlış kişilerle oyalayıp kendimize zulmetmeyelim.. Rabbim doğrusu gelene kadar kalbimi kilitli kıl..
Bünyamin Güller

Bünyamin Güller

@buniguller
·
17 May 15:58
“En büyük bedeli muhabbete ödersiniz. Yanlış kişiyi sevmeyin!.."
Kadir Mısıroğlu
Kadir Mısıroğlu
Reklam
"Şu elem rüzgârına bakıp da ümidimizi kesmeyelim. Pek çok sam yeli esmiştir ki ardından serinlik gelmiştir. Nice kara bulutlar gökyüzünü sarmıştır da ardından rahmet yağdırmıştır."
Ey zalim felek, ağlayan gönlüme dokunma Ayrılık acısından ettiğim feryada dokunma Ey elem kılıcı, hadi bedenimi yaraladın; Hiç olmazsa sevgiliye adadığım canıma dokunma.
Sayfa 84 - Maya KitapKitabı okuyor
Mensup oldukları milletin itikatlarını, gazalarını, hezimetlerini, elem ve neşatını terennüm eden o büyük halk ve millet şairleri benim için daima mübarektirler. şair denilen mahluk biraz evliya ve kahraman arasında bir şey olmalıdır; Garbın ve şarkın eski şairleri böyleydi. Onun içindir ki, hala hepimize tükenmez birer membadırlar. Son devrelerin ortaya çıkardığı cüceler, birtakım dolaşık yollardan sürüne sürüne bu membalara doğru gidiyorlar ve bize, oradan kah bir tas, kah bir avuç, kah bir katre su getiriyorlar. Bütün bu cüceler bizim nazarımızda bu getirdikleri suyun, miktarı derecesinde aziz ve kıymetlidirler.
Galen. Elem. Hipp. 1.2 (p. 60.12-19 De Lacy): [...] "Geleneğe göre" ifadesini "geleneksel olarak" ve "bize göre" anlamında kullanıyor, nesnelerin kendi do-ğasına göre değil. Bu ikincisi için "gerçekte" kelimesini kullanır, zira onun kullandığı anlamda "gerçek" "haki- ki" olandır. Onun söyledikleri şu anlama gelir: İnsanlar beyaz ile siyahın, keza tatlı ile acı ve bu türden diğer tüm niteliklerin bir şey olduğunu düşünüyor, oysa hakikate göre var olan sadece bir şey ve hiçbir şeydir. Nitekim yine onun "bir şey" dediği atomlar, "hiçbir şey" dediği ise boşluktur.
Sayfa 21
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.