Elf

Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi Yalvarıyor onun gözlerine İşleri olduğundan Biz dönünceye dek siz parıldayın diye Gözleri gökte olsaydı yıldızlarda onun yüzünde Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki Gözleri gökte Gece bitti sanıp kuşlar cıvıldaşırdı
Reklam
“Elveda demiyorum. Eğer beni zayıf yakalamak için köşede bekleyen yerçekimi beni yakalamazsa benim için bir elveda yoktur. Siz canlı olduğunuz sürece de böyle bir şey olamaz.”
“Gülmek günahsa sana, melekler cenneti terk etsin Karaca.”

Reader Follow Recommendations

See All
“Seni bir çamur gibi işleyemediklerini fark ettiklerinde ellerini kirlettiğin için hesabını senden soracaklar. Sen hiç sevilmemiş olacaksın, sevmenin ne demek olduğunu da hiçbir zaman anlamayacaksın.”
Benim olsaydın, ah bu mümkün olsaydı… Seni uzak, uzak, bu insanlardan pek uzak bir yere götürürdüm; öyle bir yere götürürdüm ki orada yalnız tabiatla kalırdık. Denizle, sema ile sahra ile kalırdık… Sade ikimiz kalırdık…
Reklam
“Ne zaman birbirimizi göreceğiz? Neden isminizi son bir buçuk saatte sadece üç kere duydum? İmtiyaz edersem de itiraf etmeliyim ki Viyana’daydım ama birlikte olduğumuzu bilmeyen kimseyle konuşmadım. Neredesiniz? Kulübeli köy yolunda mı? Bende oraya doğru yol alıyorum. Bu uzun bir yolculuk. Ancak bundan dolayı acı çekmeyin lütfen. Ne olursa olsun oraya doğru yoldayız. Gitmekten başka yapılacak bir şey kalmadı.”
“Fark ettim ki yüzünüzü bütün detaylarıyla hatırlamıyorum. Sadece kafedeki masaların arasındaki yürüyüşünüz, vücudunuzun yapısı, elbiseniz aklımda hâlâ.”
“Aşık mı olacağım ben sana?” “Mecbur değilsin.” “Aklımda tutarım.”
İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum. Buna içimdeki şeytan diyordum. Müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun uydurması. İçimizde şeytan yok; içimizde acizlik var, tembellik var, iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey var: Hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var.
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde Oysaki seninle güzel olmak var Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor. Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
Reklam
Ağlamak istemiyorum. Ağlarsam burnum akacak, burnumu çekersem annem ağladığımı bilecek. Uyuyamayacak, uyuyamazsa güçsüz kalacaktım.
Öyle zamanlar vardır ki, insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez.
“İçindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. Matemini ortaya vurmadan tek başına yüklenecek ve yeni bir hayata doğru yürüyecekti.”
Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.
“Size soruyorum, yoldaşlar, bizim hayatımız ne menem bir şeydir? Gelin yüzleşelim, hayatlarımız çok sefil, meşakkatli ve kısa. Doğuyoruz, ancak nefes almaya devam etmemize yetecek kadar yiyecek veriyorlar, elinden iş gelenler güçlerinin son damlasına kadar çalıştırılıyor; artık bir faydamız kalmadığında da iğrenç bir gaddarlıkla katlediliyoruz.”
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.