Dünyada bir "misafir" gibi durmak, hayatın içinden "bir yolcu gibi" geçip gitmek nasıl olabilir?
Güneşi ve gölgeyi birlikte kucaklayarak, iyi ve kötü günde "bu da geçer" diyerek.
... iki komşunun birbirine iki çift " dost kelamı" etmeye üşendikleri günlere vardık.
Kokusu ulaşmıştır diye komşusuna bir tas çorba götüreni gördüğümüzde dünyanın sekizinci harikası sanıyoruz.
Alafranga yaşam, bir müsamere gecesi gibi ebedî çöktü memleketin üzerine. Alaturka olmak sadece zihnî ve ruhi alanda, bir miktar musikide belki, biraz edebiyatta kırıntı kabilinden kalabildi.
Mevsimlerin varlığı, insanoğlunun tabiatla kurduğu münasebetin derinliğe ile çok ilgili. Bir tomurcuğun açtığını, çimenlerin toprağı yarıp çıktığını, bir kuşun yuva yaptığını görmeden gelip geçen baharın varlığından nasıl bahsedebiliriz?
İstanbul kimliği artık çok derinlerde bulunuyor. Elmasın parıltısını yakalamanız için madenin üzerini kaplayan kalın çamur tabakasını sıyırmanız gerekiyor.
Psikologlar insanın dört kattan yüksek binada yaşadığında psikolojik rahatsızlıklara uğradığını tespit etmişler. Farkına varmadan rahatsız oluyorsunuz, çünkü insan toprağa aittir. O bakımdan yüksek binalar insana ters düşüyor.