elifduman

elifduman
@elifidim
Sabitlenmiş gönderi
“Erdem varılacak bir yer değil, yolculuğun kendisidir..”
Reklam
Karşılıksız bir bağlantı var insanla insan arasında. Ancak sevdiğinizde karşılık beklemiyorsunuz, ruhunuzdan ruh, canınızdan can veriyorsunuz; çünkü sevgi, feragat demektir ve insan varlığının bir boyutu olan nefis, ego feragatten hiç hoşlanmaz, hep almak ister. İnsan sadece sevdiğinde karşılıksız verebilir.
Merhum Nurettin Topçu, "Müslüman ahlakı, hizmet, hürmet ve merhamet üzerine kurulmuştur." derdi. Önce Allah rızası için hizmet ediyorsunuz, hizmet neticesinde de insanlara hürmet etmeyi öğreniyorsunuz. Eskiler yaş farkı gözetmeksizin çocuğa da talebeye de yaşlıya da aynı hürmeti gösterirlerdi. çocuk deyip geçmezler, onu şımartmayacak şekilde hürmet gösterirlerdi. Çünkü onun da bir kaderi ve Allah'ın onun üzerinde bir tecelliyatı var. Tüm eşyaya ve insanlığa gösterilen hürmet neticesinde de merhamet zuhur ediyor.

Reader Follow Recommendations

See All
Sürekli kusur gördükçe de kalbimiz kararıyor. Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir ki, iyilik yapan insan da kötülük yapan insan da Allah'ın kuludur. Kötülük yapan bir menhiyatı işlemektedir, iyilik yapan ise rıza-yı ilahiye talip olandır. Biz hayata iyilik penceresinden bakıp iyiliği çoğaltmakla, kötülüğü ise ortadan kaldırmakla, yapamıyorsak kötülüğün üstünü örtmekle vazifeliyiz. Eskilerin bir sözü vardı: "Şüyu-u vuku-undan beterdir." yani kötü bir hadisenin anlatılması, o hadisenin vâki olmasından daha kötüdür.
Sosyal empatiyle ilgili çalışmalarda, "Güç insanın cevherinde ne varsa onu ortaya çıkarır" kanısını öne sürüyor. Eğer bir insan müşfik ise güçlendiğinde, iktidar sahibi olduğunda da müşfik olur. İçinde zalim, cabbar ise ve bunlardan kendinin dahi haberi yoksa güçlendiğinde daha zalim ve cabbar olur. Dolayısıyla güç insanı vahşileştirmiyor; içindeki saklı duyguları harekete geçiriyor, mizacını ortaya çıkarıyor.
Reklam
Hepimiz bir gün göçeceğiz bu dünyadan, geldik gidiyoruz. Maksat, güzel göçelim, hoş bir sada bırakarak göçelim, öfkemize, yıkıma, kötü duygulara yenik düşmeyelim. En nihayetinde Allah'a döneceğiz; ama bu nasıl dönüş olacak? Şükürle mi yoksa isyanla mı?
Mazi, mazi olduğu için değil, bizi inşa ettiği, hayatımızı devam ettirdiği, elzem olduğu için bilinmeli. Çünkü insan hafızasıyla geçmişiyle ve değerleriyle vardır. Değerlerimizi biz maziden öğreniyoruz. Aksi halde biz içgüdülerimizin emrinde olan, böceklerden farksız fizyolojik varlıklar oluruz. Batı hız ve haz pompalıyor ama Batı dünyasının çok seçkin kesimleri kendi değerlerini asla itibarsızlaştırmıyorlar. Değerlerini biliyorlar ve dünyaya pazarlıyorlar.
Üslup ilkesinin birinci temel özelliği, gökyüzü ile alakayı kesmemektir. İnsan, oturduğu ve yaşadığı mekanda gökyüzüyle irtibatı kesmemeli. Biz bir boyutumuzla sınırlı varlıklarız, ancak bir boyutumuzla da sonsuzlukla irtibat kurabiliyoruz. Peki sonsuzlukta irtibatı nasıl kurabiliriz? Denizi seyrederek, çölü seyrederek. Herkesin çölü ve denizi seyretme imkanı yoktur belki; fakat gökyüzünü seyretme imkanı vardır. Sonsuzla irtibatı, gökyüzünü seyrederek kurabilirsiniz.
Eğer betonarmeyi insan gibi kullanırsak emrimize müheyyadır. Firavun'un piramidi yaptırdığı taşla, Süleymaniye'de kullanılan taş aynı maddeden yapılmadır. İkisi de taştır; ama biri ezer diğeri sizi ihya eder. çünkü onda İslam medeniyetinin ruhu var Firavun'un yaptırdığında ise "ben" var
İnsanı imar etmek, yani ahlaken irfanla teçhiz etmek çok önemli. Ondan sonra o insan, öğrendiği ahlaki kurallar, kaideler istikametinde hareket etmeye başlıyor ve bu değerler sistemiyle şehre dokunuyor, dokunduğu yerde bir hayat beliriyor.
Reklam
Gökler ve yerler ve içindekiler bize emanet olarak verilmiş. Biz onların sahibi değiliz, bize sadece tasarruf etme hakkı verilmiş. Dolayısıyla biz kendimize özgü sanal bir mekan inşa etmeyeceğiz, yaratmayacağız. İnsan her an ağacı, toğrağı, güneşi, kuşu, ayı rüzgarı hissedecek. İlkbaharda tabiatın canlanışına, sonbaharda tabiatın ölümüne şahit olacak, güneşin tulû'unu ve gurûbunu seyredecek, rüzgarın sesini duyacak, yağmurda ıslanacak. Bunlar bizim için vazgeçilmez güzellikler.
"Bu kadar nüfusu nereye yerleştireceğiz" Oysa Allah'ın arzı geniş. Belli bir metrekareye insanları sıkıştırırsanız, arz talep dengesi nedeniyle orada fiyatlar yükseliyor; ama alt yapıyı yaydığınız, Allah'ın arzına yayıldığınız zaman bir anda her şey değişiyor. Burada mühim olan nispeti bozmamaktır.
Birinci ilkemiz nispeti bozmama ilkesiydi, ikinci ilkemiz de iktifa ilkesi. Yani bu dünyadan en az almakla mükellefsiniz. Ve siz bu dünyaya muhtaçsınız. Dolayısıyla bir şehir kurarken, tabiata müdahale ederken, bir inşa veya imar faaliyetlerinde bulunurken minimalist olmak mecburiyetindesiniz. Bu ilke, İslam ahlakına dayanır. İslam ahlakı, dünyaya olabildiğince az temas etmeyi öğretir. İslam Medeniyetinde inşa ya da imar eylemi hizmet için yapılır.
188 syf.
·
Not rated
Dem Bu Demdir Saat Bu Saat
Dem Bu Demdir Saat Bu SaatKemal Sayar
9.3/10 · 344 reads
Merhum Turgut Cansever'in şöyle bir sözü var: "Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil, imar ettiğiniz şehri tahrip eder."
191 syf.
·
Not rated
Cennete Otostop
Cennete OtostopAdem Özköse
8.7/10 · 2,329 reads
307 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.