Hüzün hissetmek istedi, kaybettiği bir duygunun hüznünü ama doğruda durabilmiş olmanın huzuru o hüznü silip geçti. Çünkü birlikte olmayı seçtiğimiz insan, derinliğimizin, temizliğimizin ölçüsü, kimliğimizin özüydü.
Bir düşünceyi iki zıt ucuyla düşünebiliyorsan ve tüm zıtlıklarını hesaplayabiliyorsan ancak o zaman gerçekten anlayabilirsin. Fikrin bir ucunda durmak sadece dengeyi bozar, o fikri öldürür. Fanatiklerin sorunu da budur, öldürürcesine inandıkları fikre sadakatleriyle ihanet ederler aslında. Ortada durmayı beceremiyorsan fikri öldürürsün. Peki nasıl ortada durmayı öğreneceğiz?! Nasıl o incecik, belli belirsiz çizginin üstünde, dengede, cambazlar gibi durup inandığımız her şeye hakkını vereceğiz?