Ne diye yumuşatıyorsunuz, eğer çelik gibi bir zamanın
Zincirleri ruhumu yakıp kavuruyorsa,
Ne diye alıyorsunuz benden, ki sadece savaş kurtarır onu,
Siz ey yumuşakçalar, benim korlaşan benliğimi?
" Yaşam nedir ki aslında? Yoğunlukla hissedilen, derken sonra hiç hissedilmeyen bir şey, görünüşe göre hep aynı ama sonra tamamen bambaşka, ara ara ziyadesiyle değişken, sonra yine safi alışkanlık..."
..."Eğer inancınız başka bir şeyi öngörmüyorsa , şimdi artık geçerli olan şudur: Varoluşun en yüksek mahkemesi, yaşama kendi verdiğiniz anlamdır, insan ancak kendisi önünde verir hayatının hesabını."
...Bizim mutluluğumuz ve sefaletimiz çevremizdeki eşya ve kişilere bağlı biraz da. Bu durumda yalnızlık hiçbir şeyden daha tehlikeli değildir. Hayal gücümüz yalnızken hep yükselişe geçer, hayali kanatlarla uçuşa geçerek, bize, gördüğümüz varlığın çok daha aşağı olduğunu gösterir. Ama her şey aslında olduğundan daha büyük görünür ve herkes kendimize bizden daha üstün gelir...