...yaşamın savaş ve ölümden ibaret güçlerinin kurbanı olmuşlardı.
Sayfa 264 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Gerçekten çok sevilen bir şeyin, sonradan sevilmemisi mümkün müydü?
Sayfa 50 - LazareKitabı okuyor
Reklam
Her şey hiçleşmiş, karanlık bile yok olup gitmişti, hiçbir yerde değildi artık, zamanın ve uzayın dışındaydı.
Sayfa 536Kitabı okudu
48 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 8 hours
Ölümü nasıl karşılıyoruz?
"Ölüm herkesin başına gelir ama her insan ölümü farklı bir şekilde yaşar, herkes kendi çevresinin içinde ölür." İlk kitap yorumuma bu kitap ile başlamak istedim. Belki de kitap yorumlarıma devam ederim, buna henüz karar vermedim. Eleştirilerinize açığım :) "Nasıl Ölünür?" kitabında 5 mini öykü var. Bu öykülerin ortak yanı ise ölüme karşı insanların tepkisizliği. Ölen kişinin yokluğunu ve bu yokluğun verdiği acıyı neredeyse hiç hissetmeden ve hatırlamadan hayatlarına devam eden insanları ele alıyor yazar. Kitabın ilk 2 hikayesini okuduktan sonra karakterlerin beklediğimden daha az tepki vermesini tuhaf karşıladım fakat çevremde yakınını kaybetmiş insanları düşündüğümde aslında her insanın ölüme karşı farklı tepkiler verebileceğini fark ettim. Hepimiz bir yakınımızı kaybettiğimizde üzülürüz ama bu üzüntümüzü farklı şekillerde gösteririz. Kimimiz günlerce ağlayarak ve kendini soyutlayarak, kimimiz de içinde yaşar acısını. Belirli bir zaman sonra verdikleri acı azalır ve biz de tıpkı kitaptaki karakterler gibi dünyevi işlerimizle kafamızı doldururuz. Bu kitap, ölümü tekrar hatırlamak ve insanların ölüme verdikleri tepkilerin ne kadar farklı olabileceğini anlamak için güzel bir tercih olabilir.
Nasıl Ölünür
Nasıl Ölünür
Emile Zola
Emile Zola
Nasıl Ölünür
Nasıl ÖlünürEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202215.4k okunma
Emeli, namuslu bir toplum içinde yaşamaktı, çünkü kötü toplum bir balyoz gibi insanın kafasını kırar, kadını çabucak yamyassı eder, diyordu.
:))) Tüm pazartesiler,hep biz ,hep biz ...
Kurşun gibi ağır başı, karşı konmaz bir güçle kendini duyuran yastığa düşme gereksinmesine dayanamayarak arkaya devriliyordu...
Sayfa 13 - İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Az sonra bütün işçi mahallesinden aynı korkunç yoksulluk çığlığı yükseldi. Erkekler eve dönmüş, her aile o kuş kadar para karşısında dövünüyordu. Kapılar açıldı, feryatları evlere sığmıyormuş gibi, bütün kadınlar dışarı uğradı. Çiseleyen yağmura aldırış etmeden kaldırımlara döküldüler, birbirlerine sesleniyor, avuçlarını açıp kocalarının getirdiği parayı gösteriyorlardı.
Ama özellikle ücretlerin düşüşü doğuruyordu kızgınlığı, aç insanların işsizliğe ve haksız cezalara başkaldırışıydı bu. Şimdi bile doğru dürüst beslenemiyorlardı, ya yevmiyeleri biraz daha düşünce halleri nice olacaktı? Kızgınlık birahanelerde bağırıp çağırma biçimini alıyor, bağırmaktan gırtlaklar kuruyunca, eldeki paranın bir kısmı daha tezgâhlarda kalıyordu.
- Ya, ya, tam buldun! diye bağırıyordu Maheu. Papazlar o anlattıklarına kendileri de inanmış olsa, daha az yiyip daha çok çalışarak yukarıda kendilerine daha iyi bir yer tutmaya uğraşırlardı... Yok azizim, yok; bir kez öldün mü, her şey bitti demektir.
- Papazların anlattığı doğru olsa da, bu dünyada acı çekenler öbür dünyada rahat etse bari, diyordu.
Reklam
Nerden nereye ...
-Et yüzü gördüğümüz yok. -Etten geçtik,ekmek bulabilsek bin şükür! -Doğru,bari ekmek bulabiksek!
Sayfa 5 - İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
Lüzumsuz bulduğu için artık konuşmuyordu...
Ne demek yani! İşçinin düşünmesine de mi engel olacaklardı? Hayır, hayır! Yakında her şey değişecekti, çünkü işçi artık düşünmeye başlamıştı. Büyükbabanın zamanında kömür işçisi bir mağara adamı gibi ömrünü madende geçiriyor, yeryüzünde olup bitenlere gözünü kulağını kapatıyordu. Onun için de zenginler aralarında anlaşıyor, işçiyi diledikleri gibi alıp satıyor, iliğini kemiğini sömürüyorlardı; işçiyse bunun farkına bile varmıyordu. Ama şimdi artık emekçi de uyanıyor, toprağın derinliklerinde kıpırdayan bir tohum gibi baş veriyordu; bir sabah bir de bakacaklardı ki tarlalardan birinin ortasında bitivermiş: Evet, evet, yerden insan fışkıracak ve bu işçi ordusu hakkı adaleti yerine getirecekti. Devrimden sonra bütün insanların eşit olduğu kabul edilmemiş miydi? Herkes oy verdiğine göre işçi neden işverenin kölesi olsundu? Büyük işletmeler makineleriyle her şeyi, herkesi eziyor, ama bu haksızlığa karşı eski loncaların yaptığı gibi birleşip hak aramak bile mümkün olmuyordu. Hay canına yandığımın! İşte bundan ve daha başka nedenlerden ötürü, bilginin yardımıyla günün birinde her şey allak bullak olacaktı. Bu sözün doğruluğunu anlamak için, işçi mahallesine bakmak yeterliydi: Büyükbabalar elifi görse mertek sanırken, babalar hiç değilse imzasını atabiliyor, oğullarsa birer yazman gibi okuyup yazıyorlardı. Ah, ah! Ya- vaş yavaş bir sürü insan yetişiyor, güneş altında olgunlaşıyordu! Herkes bulunduğu yere ölesiye yapışmaktan vazgeçip, başkasının yerine göz diktiği an, en güçlü olabilmek için neden iş yumruğa dökülmesindi, ha?
Koca memleket acınacak hale geldi...
Sayfa 5 - İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
Eskiden ancak kürek mahkûmlarına gördürülen Tanrı'nın cezası bir işte hayvan gibi çalışıyor, çoğu kez genç yaşında geberip gidiyor, buna karşılık akşamları sofrada et yüzü bile göremiyorlardı. Gerçi aç kalmıyor, iyi kötü bir şeyler yiyorlardı, ama yetmiyordu işte, açlıktan ölmeyecek kadar besleniyor, üstelik gırtlağa dek borca batarak, sanki şu bir lokmayı da alınlarının teriyle kazanmıyorlar, ondan bundan çalıyorlarmış gibi sürekli bir polis korkusu içinde yaşıyorlardı. Pazar günleri eğlenecek yerde, yorgunluktan bitkin bir halde yatıp uyuyorlardı. Biricik eğlenceleri ya gidip fıçı gibi içmek ya da karılarının karnını bir kez daha şişirmekti; bira göbek yapıyor, çocuksa büyüdü mü insanın başına dert oluyordu. Yok azizim, yok, çekilir şey değildi bu yaşam.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.