Küçük kaplumbağayı bahçedeki yabani gül çalılarının altında bulduk. Oraya nasıl girdiğini bilmiyoruz, umurumuzda da değil zaten; öyle heyecanlıyız ki. Kabuğunu parlak kırmızıya boyadık; bu harika fikir Hasan'dan çıktı: Böylece onu çalıların arasında yitirmeyeceğiz. Biz, uzak bir ormanda tarih öncesine ait dev bir yaratık bulmuş, gözü kara kâşifleriz; bütün dünyanın görmesi için alıp buraya getirdik. Kaplumbağayı Ali'nin geçen ki/ Hasan'a doğum günü armağanı olarak yaptığı tahta, oyuncak arabaya koyuyor, arabanın kocaman, demir bir kafes olduğunu hayal ediyoruz. Alev püskürten canavara bakın! Çimenlerin üzerinde yürüyor, el arabasını peşimiz sıra sürüklüyoruz; elma ve kiraz ağaçlarının altından geçiyoruz; ağaçlar bulutlara yükselen birer gökdelen, camlara üşüşmüş binlerce meraklı aşağıdaki görkemli geçit törenini izliyor. Baba'nın incir ağaçlarının yakınına yaptığı yarım ay biçimindeki, küçük köprüden geçiyoruz; o artık kentleri birleştiren, muhteşem bir asma köprü, alttaki küçük gölcükse köpüklü, azgın bir deniz. Köprünün devasa kolonlarının üstünde havai fişekler patlıyor, gökyüzüne yükselen, dev çelik halatların önüne dizilmiş olan askerler bize selam duruyor. Küçük kaplumbağanın içinde dört döndüğü tahta arabayı, demir işlemeli kapının dışındaki yuvarlak, tuğla döşeli araba yoluna çıkartıyor, bizi ayakta alkışlayan dünya liderlerini selamlıyoruz. Biz Hasan'la Emir'iz; ünlü maceracılar, dünyanın en büyük kâşifleri. Bu yürekli, kahramanca başarımıza karşılık şeref madalyası almak üzereyiz...
Sayfa 265Kitabı okudu
Mezarlığın girişinde bir nar ağacı vardı. Bu yaz günü Ali'nin mutfak bıçaklarından biriyle ağaca adlarımızı kazıdık: "Emir ve Hasan; "Kabil'in Sultanları" Bu sözcükler işi resmileştiriyordu: Bu ağaç bizimdi.
Reklam
"İsteseydim ,yerdim," dedi sonunda,doğruca gözlerimin içine bakarak. Gözlerimi kaçırdım. Bugün bile, Hasan gibi söylediği her sözü inanarak içtenlikle söyleyen insanların gözlerinin içine bakmakta zorlanırım. " Ama merak ettim," diye ekledi. "Benden böyle bir şey ister miydin, Emir Ağa?" Şimdi de o beni küçük bir sınavdan geçiriyordu. Onunla oynayacak, sadakatini sınayacaksam o da benimle oynayacak,dürüstlüğümü sınayacaktı. Bu sohbeti başlattığıma bin pişmandım. Zorla gülümsedim. "Aptallaşma, Hasan. Böyle bir şey yapmayacağımı bilirsin." Hasan da gülümsedi ama onunki zoraki değildi. " Bilirim,"dedi.
"Ali'den söz etmişken; o nerede?" Hasan bakışlarını emindim. Ali'yle kuzeninin (bu evin sahibi) iki yıl önce Bamiyan'ın hemen dışında bir kara mayınına basıp öldüklerini söyledi. Bir mayın. Afganistan'da bundan daha yaygın bir ölüm nedeni var mı? Emir can? Aynı anda, neden bilmem, aklımdan çılgınca bir düşünce geçti. Ali'nin sağ bacağı yani aksak olan, sonunda ona ihanet etmişti; mayına basan ayak, oydu. Bundan kesinkes emindim.
Sayfa 211Kitabı okudu
Hasan'la aynı memeden süt emmiştik. İlk adımlarımızı aynı bahçede, aynı çimenlerin üzerinde atmıştık. Ve ilk sözcüklerimizi aynı çatının altında söylemiştik. Benimki Baba idi. Onunkiyse Emir. Benim adım.
Sayfa 12 - EverestKitabı okudu
Emir hastanede
Geçici seccademi yere serip diz çöküyorum, alnımı yere dayıyorum; gözyaşlarını çarşafı ıslatıyor. Yüzüm batıya dönük. Sonra, on beş yıldır namaz kılmadığımı anımsıyorum. Duaları çoktan unutmuşum. Ama önemli değil, ben de anımsadıklarımı okurum: La ilahe il Allah, Muhammed ü resul Allah. Allah'tan başka Tanrı yoktur, Muhammet de onun elçisidir. Artık Baba'nın yanıldığını görebiliyorum; bir Allah var, her zaman da vardı. O'nu burada, bu umutsuz, yılgın koridordaki insanların gözlerinde görebiliyorum. Burası Allah'ın gerçek evi; O'nu kaybedenler O'nu yine burada bulabilir - göz kamaştırıcı ışıklan, göğe yükselen minareleriyle o beyaz camide değil. Allah var, olmalı. Şimdi dua edecek, O'na yakaracağım; bunca yıldır O'nu ihmal ettiğim, yalan söylediğim, ihanet ettiğim, hiçbir cezaya uğramadan, özgürce günah işlediğim için... bir de O'na, bunca zaman görmezden gelip şimdi sıkışınca, sırf ihtiyaçtan başvurduğum için beni bağışlamasını isteyeceğim. Kitabın söylediği kadar merhametli, verici ve rahim olduğu için O'na yalvardığımı açıklayacağım. Başımı eğiyor, yeri öpüyor, söz veriyorum: Zekât vereceğim, namaz kılacağım, Ramazan'da oruç tutacağım, Ramazan bittikten sonra da orucu sürdüreceğim. Kutsal kitabındaki hiçbir sözü unutmayacak, çöldeki o boğucu kente, hacca gidecek, Kabe'nin karşısında diz çökeceğim. Bütün bunları eksiksiz yapacak, bugünden başlayarak her gün O'nu düşüneceğim. Yeter ki duamı kabul etsin, şu tek arzumu yerine getirsin: Hasan'ın kanı ellerime bulaştı; oğlunun kanının da bulaşmaması için Sana yalvarıyorum
Sayfa 348 - Emir, Hasan, SohrabKitabı okudu
Reklam
652 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.