1944 ilkbaharında Büyük Doğu'yu, ilk defa olarak Vekiller Heyeti kararıyla kapadılar. Biraz evvel de, Güzel Sanatlar Akademisi yüksek mimarlık şubesindeki hocalığımdan, Hasan Ali Yücel'in emri ile atılmıştım. Sebep, henüz rengini tam belli etme imkanını bile bulamayan Büyük Doğu'nun, bir iki hadis meali neşretmiş olması... Şöyle, en pest perdeden de, birazcık; birazcık Allah ve ahlaktan bahsetmiş olmak... Kısa bir müddet evvel de, zamanın Başvekili (Saraçoğlu Şükrü) tarafından, tamim olarak, her gün bir fikra yazdığım gazeteye çifte aylı bir emir gelmişti: -Allah ve ahlaktan bahsetmek yasaktır!" Büyük Doğu'da çıkan hadis meali şöyleydi: "-Allah'a itaat etmeyene itaat edilmez." O zaman Ankara'da gördüğüm Hasan Ali, bana ne demiş olsa beğenirsiniz: "-Bu hadisi neşretmek, bize itaat edilmez demektir." İnkâr eden, zaten itaat diye bir şey tanımayacağına göre, bir taraftan Allah'ı kabul eder gibi olup bir taraftan itaat etmediğini söylercesine bu garip küfür ifadesi, idrakimi dondurmuştu. Sonra bu adam "Allah" diye kitaplar yazarak öldü. Ne cilve, Allah'ım!
Emir ve Hasan
“ Ama kendini onun için kurban etmeden önce, bir düşün: Aynı şeyi o senin için yapar mıydı?”
Reklam
Hasan ve sabah! Bu 'Gün aymadı...'
"Bu parayı çaldın mı? Emir'in saatini çaldın mı, Hasan?" " Evet. "
Sayfa 108 - Everest yayınlarıKitabı okudu
Ne yapsalar da İhvanı Müslimin hareketinin yükselişini engelleyemiyorlardı. Ve son nokta! Hasan el-Benna'nın hayatına kastedip hareketi bitirmeyi planladılar. Hasan el-Benna ölürse bu iş biter sanıyorlardı. 8 Aralık 1948'de İngiltere ve Fransa büyükelçisi ile Amerika elçiliğinde görevli üst düzey bir yetkili, İngiliz Fayed karargâhında bir araya gelip İhvanı Müslimin cemaatini bitirmeyi ve malvarlığına el koymayı kararlaştırdılar. Bunu gerçekleştirmek üzere işbirlikçileri Kral Faruk ve Başbakan İbrahim Abdulhadi'ye emir verdiler. Polis, bu planı devreye koymak için öncelikle Hasan el-Benna'yı yalnızlaştırmaları gerektiğini düşünüp bunu sağlamak adına İhvanı Müslimin'in genel merkezine baskın yaptı. Hasan el-Benna' nın dışında orada bulunan herkesi tutukladı. Ancak Hasan el-Benna, kardeşleriyle birlikte polis aracına binmek için harekete geçse de polis engeline takıldı. Sadece üyeleri tutuklamak için emir aldıklarını, başkanı tutuklama emri almadıklarını beyan edip onu bindiği araçtan indirdiler. Bu, suikastın ayak sesleriydi. Polislere: "Bu halde beni öldürmek istiyorsunuz." dediğini yakınındaki arkadaşları duymuştu. Çalışmalarına ara vermeden devam eden asil, şerefli, temiz, aydın, takva sahibi, seçkin ve Kur'an hafızı olan Hasan el-Benna, yaklaşık iki ay sonra hain bir pusuda 12 Şubat 1949'da 43 yaşlarındayken sömürgecilerin direktifleriyle alçaklar tarafından çapraz ateş hattında şehit edildi.
Sayfa 104 - ŞEHADETİKitabı okudu
"Onu masamın üzerine, resimlerimin yanına koyarım," dedi Hasan. Söyleyiş biçimi içime dokunmuş, Hasan'ın kim olduğunu, nerede yaşadığını anımsamak beni hüzünlendirmişti. Tıpkı babası gibi, bahçedeki o döküntü, toprak kulübede büyüyüp yaşlanacağını şaşmaz bir olguymuş gibi kabulleniyordu. ... "Emir Ağa?" "Evet?" "Biliyor musun... Ben yaşadığım yeri seviyorum." Bunu hep yapar, aklımdan geçeni okurdu. "Orası benim yuvam."
Allah'a kulluk, yalnız O'na ibadet etmekle değil, hem ibadet hem de emir ve yasaklarına itaatle gerçekleşir. Çünkü Allah yalnız ibadet ilâhı değildir.
Sayfa 1
Reklam
637 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.