SONUNA KADAR OKUYUN!
İbn-i Abbas (r.a.) Hazretleri'nden naklen Muaz b. Cebel rivayet ediyor:
- Bir gün Resulullah (s.a.v.) ile beraberdik. Ensardan birinin evinde toplanmıştık... Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık. Bu arada, dışarıdan bir ses geldi;
- Ev sahibi... İçerdekiler.. Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir
Tüketiyoruz;
Tükettikçe TÜKENİYORUZ!
Kendimden geriye, sizden ileriye, Tyler’dan sonsuza, Chuck Palahniuk’ten günümüze. Sistemi eleştiren sistemin yazarına, sistemin içinde çifte kavrulmuş benden, tersten sistemsiz bir inceleme.
Dövüş Kulübü=Biz, Biz=Hiç
Hiçlikte doğmuş, hiçliğe gidiyoruz. Durup bir bakıyoruz, gördüğümüz tek şey, koskoca bir
“Ben ne okudum yahu!” tepkisini hepiniz duymuşsunuzdur. Net olarak şunu söyleyebilirim ki, bu tepkiyi daha çok hak eden başka bir kitap okumamıştım. Hayretler içerisindeyim, özellikle son bölüm beni dehşete düşürmüş durumda ve bu inceleme zor olacak. Daha sonsözü gördüğüm anda Ali Ece çığlıklarımı atarak: “Dalga mı geçiyorsun be!” demiştim, çünkü
Allah'tan başkasına ibâdet; insan, cin, melek, şeytan, atalar, liderler, hükümdarlar, bilginler, veliler, sâlih kişiler gibi canlı ve cansız varlıkları ilah ve rab kabul etmek, onlara Allah'a isyan konusunda itaat etmek, boyun eğmek, dua edip yalvarmak, kurban kesmek, kulluk etmek, secde etmek, eğilip saygı göstermek, Allah yerine mâbud
Öncelikle, şunu belirtmek isterim ki, kitaba bayıldım.!!!
Yazarın kalemini, tasvirini, üslubunu, çok sevmemden dolayı mı, diye kendime sormaktan alıkoyamadım, fakat hayır kesinlikle nefis bir kitap...
Bu övgüyü fazlasıyla hak ediyor...
Beni takip eden arkadaşlarım, bilir ki, okuduğum, kitaptan fazla alıntı eklemiyorum...
Başka okurlar, için biraz
"İÇİMİZDE İYİ VAR MI? VARSA OTORİTE KARŞISINA GELİNCE TAMAMEN YOK MU OLUYOR?"
"Vergi memuru ya da herhangi bir memur, 'Ben ne yapayım?' diye soracak olursa, cevabım şudur: 'Eğer gerçekten bir şey yapmak istiyorsan istifa et.' "
Bu alıntıyı okuduktan sonra aklıma Kriminoloji dersinde öğrendiğimiz bir deney aklıma geldi. Kitabı
İLK BAKIŞ...
Göz ; savaşı başlatan haberci...
Bakış; elde olmayan kader, ilahi kaza
Ve aşk; kalp ile göz arasında bir macera. Sonu zafere de çıkabilir , esarete de...
Çoook sonraları kalp göze diyecektir:
“ Beni bu onulmaz derde iten sensin. Safayı sen sürdün, acıyı ben çektim. Nimet senin , zahmet benim oldu. Sen sevinirken kaygılanan bendim hep. Bakışlarını arttırdıkça sen , dertlerimi çoğalttın benim. Zafere eren sen , hezimete uğrayan ben. Sen emirlerine itaat edilen hükümdar oldun, ben senin peşinde koşan tebaan. Sen emir, ben esir. Melik iken memlük ( kul) ettin beni. “
Sonra devam edecektir:
“ Ey göz ! Sen ikisin ben birim. İki kişinin bir ferde saldırıp onu öldürmesi zulüm değilde nedir?!.. Şimdi ağla o halde ; ettiğin zulmün cezasını çek bakalım!...”
Göz buna karşılık bir ayet okuyup susar: “ Gerçek şu ki ; gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler kör olur”( Hac ,46)
DÖRT AYAK İYİ, İKİ AYAK KÖTÜ
Globalleşen dünyanın hangi yüzyılın içinde bulunursa bulunsun belli bir sistemin dışına çıkamadığını, nitelik ve nicelik anlamında kendini tekrar ettiğini, bulguların, buluşların, arayışların ne kadar nihayet ile buluşsa da sonunda aynı sisteme boomerang etkisiyle karıştığını, dünya toplumlarının dünden bugüne veyahut
Germınal Kitap İncelemesi
İncelememe Germınal, Germınal diye haykırarak yumruğum havada başlamak istiyorum.
Emıle Zola natüralizm akımının öncüsü Fransız yazar bu dev eserini 1885 yılında kaleme almıştır. Roman 1860 yılında Fransa’nın Montsou kasabasında geçer. Bu kasabanın tüm halkı geçimini madende çalışarak kazanır. Tüm aileler en küçüğünden,