Açlık ve susama sebebiyle yemek ve içmek ister. Bunun için iki askere muhtaçtır. Biri zahirde, el, ayak, ağız, diş, mide gibi. Diger batında, yemek ve içmek isteği gibi. Dışardaki düşmanlardan korunması için iki askere ihtiyacı vardır: Biri zâhirde, el, ayak, silah gibi. Diğer batında, hışım ve gazab gibi. Görmediği gıdayı istemesi ve görmediği düşmanı defetmesi mümkün olmadığına göre, idrak etmeye, anlamaya ihtiyacı vardır. Bir kısmı zahirdir. Beş duyu organı olan göz, burun, kulak, dil ve el gibi. Bir kısmı da bâtındadır. Onlar da beştir ve yeri dimağdır. Hayal kuvveti, düşünme kuvveti, ezberleme kuvveti, hatırlama kuvveti ve vehim kuvvetidir. Bu kuvvetlerden herbirinin hususi işleri vardır. Bir tanesine zarar gelirse insanın işi, dünyada da ahirette de aksar.
Bu dıştaki ve içteki askerler, kalbin emrindedirler. Kalb ise hepsinin amiri ve padişahıdır. Dile emir verince hemen konuşur. Ele emredince tutar. Ayağa emredince, yürür. Göze emredince, bakar. Düşünce kuvvetine emir verince, düşünür. Hepsini onun isteğine ve emrine vermişlerdir. Böylece bedeni muhafaza ederler. Bu, azığını alıncaya, avını elde edinceye, ahiret ticaretini bitirinceye ve kendi saadet tohumunu ekinceye kadar devam eder. Bu askerlerin kalbe itaat etmesi, meleklerin Allahü Teala'ya itaat etmesine benzer ki, hiçbir emrine muhalefet edemezler. Hatta yaratılış icabı olarak ve isteyerek, emrolunanı yaparlar.