"İşte bu anlarda, ölümden sonra hayata inansaydım keşke diyorum; belki başka bir evrende, bacağımız yerine kuyruğumuzun olduğu küçük, kızıl bir gezegenin atmosferinde foklar gibi yüzüyoruz, hava trilyonlarca protein ve şeker molekülünden ibaret ve yaşamak için kişinin ağzını açıp havayı içine çekmesi yetiyor; belki orada ikiniz birliktesiniz, iklimleri geziyorsunuz. Belki daha da yakında; komşunun kapısında peyda olup elimi uzattığımda mırıldayan gri kedi o; belki diğer komşumun tasmasıyla dolaştırırken gördüğüm yavru köpeği o; belki birkaç ay önce meydanda neşeyle oynayıp annesini babasını peşinde koştururken gördüğüm küçük çocuk o; belki çoktan kurudu sandığım çalılarda ansızın açan çiçek o; o belki şu bulut, şu dalga, şu yağmur, şu sis. Ölmesi ya da ölüm biçimi değil mesele; inanarak ölmüş olması. Ben de gördüğüm her şeye şefkatle yaklaşıyorum, baktığım her şeyde onu görüyorum."