Son sayfaya son birkaç söz ve yeniden Afrika kıyıları.
Gammart'ın beyaz minareleri, Kartaca'nın soylu kalıntıları. Beni onların gölgelerinde unutuş beklemekte; yaşamımsa bunca bozgundan sonra onlara doğru sürüklenmekte. Kahire'nin felaketinden sonra Roma'nın yıkılışı, Granada'nın düşüşünden sonra Timbuktu yangını: talihsizlikler mi beni çağırıyor, yoksa ben mi talihsizlikleri çağırıyorum?
Bir kez daha oğlum, bütün gezilerimin tanığı olan ve şim di de seni ilk kez yabana götüren bu denizin kıyısında yeniden doğuyorum. Sen Roma'da "Afrikalının oğlu"ydun; Afrika'da "Rumi'nin oğlu" olacaksın. Nereye gidersen git, birileri sana derinin rengini ve dualarını soracak. Onların itkilerini hoşnut etmekten uzak dur! Oğlum, çoğunluk önünde boyun eğmekten kaçın! İster Müslüman, ister Hıristiyan, ister Yahudi olsunlar, seni olduğun gibi kabul etmeliler ya da seni yitirmeyi göze al malılar. İnsanların görüşünü dar bulduğun zaman kendi ken dine Tanrı'nın ülkesinin çok geniş olduğunu söyle; O'nun elleri çok geniştir, O'nun yüreği de çok geniştir. Uzaklara gitmek, denizler, sınırlar, ülkeler, inançlar aşmak fırsatı çıktığı zaman hiç duraksama.
Bana gelince, ben gezilerimin sonuna vardım. Kırk yıl süren yolculuklar adımlarımı yavaşlattı, soluğumu ağırlaştırdı. Bundan böyle aile yuvamda barış içinde uzun yaşamaktan öte bir dileğim yok. Ve bütün sevdiklerim arasında ilk göçen ben olmak isterim. En son yere, Yaradan'ın gözünde kimsenin ya bancı olmadığı ülkeye doğru.