''Daha çok anlat,” dedim.
“Hoşuna gidiyor mu?”
“Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
“Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“Gider gibi yaparız.''
"Ev tutuldu. Mobilyalar yerleşti. Hiçbir eksiği yok. Çay süzgecinden tuvalet fırçasına kadar her şeyi aldım. Şimdi o eşyaları n'apçaz onu düşünüyorum. Düğün salonu tanıdıktı Allah'tan onda kaporayı yaktığımızla kaldık. Adam istemedi paranın geri kalanını. Peder dünyanın lafını etti. Hıncımdan mobilyaları kesesim geliyor. Sen bu gelinliği al, alan olursa ne âlâ..."