Düşbaz

Düşbaz
@emribilmaruf2
Nefs-i emmâreye itimat edilmez.
17 reader point
Joined on September 2021
Bismillahirrahmanirrahim Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a âit olmasın... (Hûd, 11/6) (Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Onlar insanlardan arsızca (bir şey) istemezler... (Bakara, 2/273) Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır. (Furkân, 25/67) Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum. (Zâriyât, 51/56-57)
Reklam
Ebû Kerîme el-Mikdâm b. Ma’dîkerib’in (ra) Resûlullah’tan şöyle işittiği nakledilmiştir: Âdemoğlu midesinden daha zararlı bir kap doldurmamıştır. Oysa belini doğrultacak birkaç lokma insana yeter. Daha fazla yemek mecburiyetinde ise karnının üçte birini yemeğe, üçte birini içeceği suya ve üçte birini de nefesine ayırsın. (Tirmizî, Zühd, 47)
Ubeydullâh b. Mihsan el-Ensârî el-Hatmî’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: Biriniz can ve malından emin, hastalıktan salim ve günlük azığı da yanında bulunduğu hâlde sabaha çıkarsa, sanki bütün dünya kendisine verilmiş demektir. (Tirmizî, Zühd, 34)

Reader Follow Recommendations

See All
KALBİN DEVÂSI Kalbin devâsı beştir: 1. Kur’ân’ı, ma‘nasını düşünerek okuyup duâ ve ibâdetleri huzur ve huşû içerisinde yapmak. 2. Az yiyip oruç tutarak, açlığa riâyet etmek. 3. Allâh’ı çok zikretmek. 4. Seher vaktinde Allâh’a tazarru ve niyâzda bulunmak. Gece ibâdet etmek. 5. Sâlih ve sâdıklarla berâber olmak. Bunlara riâyet eden kalb hastalığına dûçâr olmaz. Mü’min, kalb hastalarına bunları tavsiye etmeli ve mezmûm sıfatlardan kurtulmaya sa‘y etmelidir. Hadîs’te vârid olmuştur ki: Beş şeyden evvel beş şeyin kıymetini bil: 1. İhtiyârlamadan evvel gençliğin. 2. Hastalanmadan evvel sıhhâtin. 3. Meşgûliyetten evvel boş vaktin. 4. Fakr ü zarûrete düşmeden evvel elindekinin. 5. Ölmeden evvel hayâtın kıymetini bil. (Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (k.s.), Musâhebe, 4.c.)
ŞEVVÂL AYI ALTI GÜN ORUCU Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biri de Ramazân orucundan sonra, Şevvâl ayında altı gün oruç tutmamız hakkındadır. Bu altı günlük oruç, ta’mîr mahiyetinde bir oruçtur. Şöyle ki: Ramazân ayında farz olan oruçlar sırasında, bizlerden çıkan hatâ ve kusûrların, terbiye ve edebimizdeki bozuk
Reklam
Allâhümme salli ‘alâ seyyidinâ, Muhammedin tıbbül kulûbi ve devâihâ ve âfiyetül ebdâni ve şifâihâ ve nûru’l ebsâri ve ziyâihâ ve ‘alâ Âlihî ve Sahbihî ve bârik ve sellim. Ma‘nâsı Ey Allâh’ım! Kalblerin tabîbi ve ilâcı, bedenlerin âfiyeti ve şifâsı, gözlerin nûru ve ışığı olan Habîbim Muhammed (s.a.v.) Efendimiz’in, Âlinin ve Âshâbının üzerine salât olsun. Onları mübârek eyle ve Onları selâmet üzere kıl.
Şifa Ayetleri
İkaz: Şifâ âyetleri her seferinde (6) şifa ayetinin tamamını okumak şartı ile sabah ve akşam yedişer defa okunacaktır Türkçe Anlamları: Kovulmuş şeytânın şerrinden Allâh’a sığınıyorum. Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla. Mü’minlerin kalblerini ferâhlatsın. (Tevbe s., Âyet: 14) Gönüllerde olan dertlere, bir şifâdır. (Yûnus s., Âyet: 57) Onların (arıların) karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar. Onda insânlar için bir şifâ vardır. (Nahl s., Âyet: 69) Biz Kur’ân’dan öyle bir şey indiriyoruz ki O, Mü’minler için şifâ ve rahmettir. (İsrâ s., Âyet: 82) Hastalandığım zaman O, bana şifâ verendir. (Şu‘arâ s., Âyet: 80) Deki; O îmân edenleriçin doğru yolu gösteren bir kılâvuz ve şifâdır. (Fussilet s., Âyet: 44) E‘ûzu bi’llâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm. Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm. Ve yeşfi sudûre kavmin Mü’minîn. (Tevbe s., Âyet: 14) Ve şifâun li-mâ fî’s-sudûr. (Yûnus s., Âyet: 57) Yahrucu min butûnihâ şarâbun muhtelifun elvênuhu fîhi şifâun li’n-nâs. (Nahl s., Âyet: 69) Ve nünezzilü mine’l-Kur’âni mâ hüve şifâun ve rahmetün li’l-Mü’minîn. (İsrâ s., Âyet: 82) Ve izâ maridtü fe hüve yeşfîn. (Şuarâ s., Âyet: 80) Kul hüve li’llezîne âmenû hüden ve şifâ’. (Fussilet s., Âyet: 44
بِسْـــــــــمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰـــنِ الرَّحِيمِ بِسْمِ اللّٰهِ أَرْقِيَكَ اَللّٰهُ يَشْفِيكَ، اَذْهِبِ الْبَأْسَ رَبَّ النَّاسِ وَاشْفِ أَنْتَ الشَّافِي لَاشِفَاءَ إِلاَّ شِفَائُكَ شِفَاءً لَايُغَادِرُ سَقَمًا. آمِينَ بِرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ. مِنْ كُلِّ شَيْءٍ يُؤْذِيكَ وَمِنْ كُلِّ عَيْنٍ وَحَاسِدٍ اَللّٰهُ يَشْفِيكَ. Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm Bi’smi’llâhi arkîke, Allâhü yeşfîke, ezhi-bi’l-be’se, Rabbe’n-nâsi, ve’şfi, ente’ş-Şâfî, lâ şifâe illâ şifâüke, şifâen lâ yuğâdiru sekamen. Âmîn. Bi rahmetike yâ erhame’r-Râhimîne. Min külli şey’in yü’zîke ve min külli ‘aynin ve hâsidin, Allâhü yeşfîke. Ma‘nâsı Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla. Allâh’ın adıyla sana şifâ olsun. Allâh sana şifâ versin. İnsanların Rabbi sıkıntını gidersin. Allâh’ım! Şifâ veren Sensin bana şifâ ver. Senin şifânın dışında çâre yoktur. Senin şifân her hastalığı giderir. Ey Merhametlilerin en Merhametlisi duâmı kabûl et. Sana zarâr veren her şeye karşı sana hased eden her göze karşı Allâh sana şifâ versin.
Erken kalkmak için okunacak dua
لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌۜ، «اَللّٰهُمَّ سَهِّرْ عَيْنِي وَنَوِّرْ قَلْبِي وَادْفَعْ عَنِّيِ كَثْرَةَ النَّوْمِ وَغِلْظَةَ الْغَفْلَةِ» Bi’smillâhi’r-rahmâni’r-rahîm. Lâ te’huzühû sinetün velâ nevmün. Allâhümme sehhir aynî ve nevvir kalbî ve’dfa‘ ‘annî kesraten nevmi ve ğılzate’l gafleti. Ma‘nâsı Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla. O Allâh ki O’nu ne bir uyuklama ne de bir uyku tutabilir. Allâh’ım! Gözümü aç, kalbimi nûrlandır; benden uykunun fazlasını ve gafletin ağırlığını uzaklaştır. Her kim gece yatarken bu duâyı okuyup erkenden uyanmak niyetiyle yatar ise Bi iznillâhi Te‘âlâ dilediği saatte uyanır. (Sünnet olan sağ yanına yüzü kıbleye gelecek şekilde yatmaktır.)
بِسْمِ الّٰلِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ بِاسْمِكَ اللّٰهُمَّ اَمُوتُ وَأَحْيَا. اَللّٰهُمَّ أَسْلَمْتُ نَفْسِي إِلَيْكَ وَوَجَّهْتُ وَجْهِي إِلَيْكَ وَفَوَّضْتُ أَمْرِي إِلَيْكَ وَالْجَأْتُ ظَهْرِي إِلَيْكَ رَغْبَةً وَرَهْبَةً إِلَيْكَ لاَمَلْجَأَ وَلاَمَنْجَى مِنْكَ إِ إِلَيْكَ اٰمَنْتُ بِكِتَابِكَ الَّذِي أَنْزَلْتَ وَنَبِيِّكَ الَّذِي أَرْسَلْتَ. Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm. Bi’smike’llâhümme emûtu ve ehyâ, Allâ hümme eslemtü nefsî ileyke ve veccehtü vechî ileyke ve fevvaztü emrî ileyke ve elce’tü zahrî ileyke rağbeten ve rahbeten ileyke lâ melcee velâ mencee minke illâ ileyke âmentü bi kitâbike ellezî enzelte ve Nebiyyike’llezî erselte.” Ma‘nâsı Ey Allâh’ım! Senin isminle ölür ve Senin isminle dirilirim. (Uyurum ve uyanırım). Allâh’ım! Kendimi Sana teslîm ettim, yüzümü Sana çevirdim, işimi Sana ısmarladım, Sana i‘timâd ettim, Seni dilerim ve Senden korkarım, Senden başka sığınacak, Senden başka kurtaracak yoktur. Kurtarmak ve himâye etmek ancak Sana âiddir. Allâh’ım! İndirdiğin kitâbına ve gönderdiğin Peygamberi’ne îmân ettim.
Reklam
Bismillahirrahmanirrahim Dünya hayatının misali, ancak gökten indirdiğimiz yağmurun misali gibidir ki, insanların ve hayvanların yedikleri yeryüzü bitkileri onunla yetişip birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü (o bitkilerle) bütün zinet ve güzelliklerini alıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerine (her türlü tasarrufa) kadir olduklarını
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: Aziz ve Celil olan Allah buyuruyor ki: Ben, kulumun hakkımdaki tasavvuru nasılsa öyleyim; beni zikrettiği yerde onunlayım (rahmetim, tevfik ve inayetim onunla beraberdir). Allah’a yemin ederim ki, kulunun tövbesinden dolayı, Allah Teâlâ’nın hoşnutluğu, sizden birinizin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden daha büyüktür. Bana bir karış yaklaşana ben bir arşın yaklaşırım; bir arşın yaklaşana da bir kulaç yaklaşırım; bana yürüyerek gelene, ben koşarak gelirim. ** (Müslim, Tevbe, 1)
Ebû Berze Nadle b. Ubeyd el-Eslemî’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: Kıyamet gününde insanoğlu şu beş şeyden sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılamaz: Ömrünü nerede ve ne suretle harcadığından; ilmi ile ne yaptığından; malını nereden kazandığından ve nerelere sarf ettiğinden; vücudunu, sıhhatini nerede ve ne suretle yıprattığından. (Tirmizî, Kıyâmet, 1)
Adî b. Hâtim’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: (Kıyamet gününde) Rabbiniz sizin her birinizle tercümansız olarak konuşur. O adam sağa bakar. Yalnız (dünyada iken) yaptığı iyi amelleri görür. Soluna bakar yine yaptıklarından başkasını göremez. Önüne bakar, bu defa karşısında yalnız cehennemi görür. Bir hurmanın yarısıyla da olsa, kendinizi ateşten koruyun. (Buhârî, Tevhîd, 36; Müslim, Zekât, 67)
Enes (ra) anlatıyor: Bir gün Resûlullah , benzerini daha önce işitmediğim bir konuşma yaptı ve: Eğer siz benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız, az güler, çok ağlardınız, dedi. Bunun üzerine Resûlullah’ın arkadaşları yüzlerini kapatıp hıçkıra hıçkıra ağladılar. ( Buhârî, Tefsîr, (Mâide) 12) Müslim’in bir rivayetinde: Resûlullah’a , arkadaşlarından bazı şeyler ulaştı. Bunun üzerine bir konuşma yaptı ve: Bana cennet ve cehennem gösterildi. Hayır ve şer yönünden o günkü gibisini görmedim. Eğer siz, benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız, az güler, çok ağlardınız, dedi. Sahabiler, o günkü kadar ağır bir gün geçirmedi; yüzlerini kapatıp hıçkıra hıçkıra ağladılar. (Müslim, Fedâil, 134)
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.