"Ben çiçeklerin samimiyetine inanıyorum. İster tenekeye ekin ister en pahalı saksılara.. Emeğiniz kadar güzelleşiyorlar.."
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
Biz de sevgimizi yanı başımızdaki toprağa değil de, dağdaki taşlara ekmeye kalktık. Mutluluğu hep bir dağın arkasına bakarak orada zannettik. İşte en büyük yanılgımız buydu.
Kendini insanlığa adarken, bir o kadar uzaklaşma tezatlığı... Bir insana tutunmak isterken bir kaç kelimeye, kitaba tutunuruz. İnsan insana tutunamaz; bu kabullenişi yaşar ve tutunuruz müziklere. Şiirlere tutunuruz. Tutunuruz bir yalnızlığa. Ve ardına oluşan münzevi* yaşamımızda; “Mücadele etmemizin sebebi dünyayı değiştirmek için değil, dünyanın bizi değiştirmemesi için.” Bu yaşamda ne istediğini bilmeyen ama ne istemediğini bilen bir kitleyiz. Ve bizim zehirlenmemiş bu çağın insanları arasında, bu boş dünyada bu kadar dolu olduğumuzun zannedip*, fark ettiğimizde farkında olunduğumuz yanılgımız en büyük yanılgımızdı aslında. 𝔈.𝔇. *Münzevi: Uzak yaşam sürdüren kimse. *Zannetmek: Kendi içimizde doğruluğuna inandıklarımızın sancılı yok oluşu...
Reklam
Bizim en büyük yanılgımız Neşet Ertaş’ın da dediği gibi “Dünyayı gönlümüzce olacak sanmamız ”
Şöyle bir söz vardı; "Ben çiçeklerin samimiyetine inanıyorum. İster tenekeye ekin, ister en pahalı saksılara; emeğiniz kadar güzelleşiyorlar." Biz de sevgimizi yanı başımızdaki toprağa değil de, dağdaki taşlara ekmeye kalktık. Mutluluğu hep bir dağın arkasına bakarak orada zannettik. İşte en büyük yanılgımız buydu. Bu şiir de yolu uzun olanlara gelsin.
Abdurrahim Karakoç
Abdurrahim Karakoç
/Yalvarış Seslendiren :Furkan Özdemir youtu.be/jYIqF_T9Q6w
Bunları çikolatalı sütlaç yaparken düşündüm. Makul mü? :)
Klişelerin dışına çıkamamak da bir çeşit konfor bataklığı değil midir? Yanılmış olmaktan korkmak en büyük yanılgımız belki. Zihnin sınırı ne, evrenin sınırı ne? Denemeden sınırı, haddi nereden bileceğiz? Küçücük çocuğun çizdiği resimdeki olmazsa olmazları; ev, nehir, kuşlar, bulutlar, güneş ha bir de evin yanında tek başına bir ağaç. Bunları bu çocuklara kim öğretti? Ve bunlar neden “aferin”lenmekte? Küçük küçük gölcükler yapsa mesela, çizdiği ev karelerden ve dikdörtgenlerden oluşmasa, resimde hiçbir şeyin simetrisi bulunmasa, resmin gerçekliklikle ilintisi olmasa hatta… Çirkin midir bu resim? Oğuzcum Atay geldi aklıma burada. Kötü bir resim asarız korkusuyla hiç resim asmıyoruz çoğu zaman sanki. Ama kötülük, iyilik… Kime göre, neye göre?
Bizim en büyük yanılgımız Neşet Ertaş'ın da dediği gibi "Dünyayı gönlümüzce olacak sanmamız..."
Reklam
Sevgimizi yanıbaşımızdaki toprağa değilde, dağdaki taşlara ekmeye kalktık. Mutluluğu hep bir dağın arkasına bakarak orada zannettik.İşte en büyük yanılgımız buydu.
Kendini insanlığa adarken, bir o kadar uzaklaşma tezatlığı... Bir insana tutunmak isterken bir kaç kelimeye, kitaba tutunuruz. İnsan insana tutunamaz; bu kabullenişi yaşar ve tutunuruz müziklere. Şiirlere tutunuruz. Tutunuruz bir yalnızlığa. Ve ardına oluşan münzevi* yaşamımızda; "Mücadele etmemizin sebebi dünyayı değiştirmek için değil, dünyanın bizi değiştirmemesi için." Bu yaşamda ne istediğini bilmeyen ama ne istemediğini bilen bir kitleyiz. Ve bizim zehirlenmemiş çağın insanları arasında, bu boş dünyada bu kadar dolu olduğumuzun zannedip*, fark ettiğimizde farkında olunduğumuz yanılgımız en büyük yanılgımızdı aslında. *Münzevi: Uzak yaşam sürdüren kimse. *Zannetmek: Kendi içimizde doğruluğuna inandıklarımızın sancılı yok oluşu...
Şöyle bir söz vardı; "Ben çiçeklerin samimiyetine inanıyorum. İster tenekeye ekin, ister en pahalı saksılara; emeğiniz kadar güzelleşiyorlar." Biz de sevgimizi yanı başımızdaki toprağa değil de, dağdaki taşlara ekmeye kalktık. Mutluluğu hep bir dağın arkasına bakarak orada zannettik. İşte en büyük yanılgımız buydu. Bu şiir de yolu uzun olanlara gelsin.
Bizim en büyük yanılgımız Neşet Ertaş'ın da dediği gibi "Dünyayı gönlümüzce olacak sanmamız..."
238 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.