Akılcılık bize dünya hayatının imkânlarından en fazlasını elde ederek hür olmamızın yollarını gösterir. Akıllılık ise çevremizi kuşatan şartların haklı olup olmadıklarını sorgulamaya götürür bizi. Akıllı adam neyi verip neyi aldığını bildiği için akıllıdır. Özgürlüğümüzün ne olduğunu bilmeyecek olursak biz de herkes gibi ve özellikle kâfirler gibi hürriyetimizin peşinde ömür tüketiriz. Kaldı ki bizim hürriyetimiz her zaman bir başkasının hürriyetiyle çatışma halindedir. Halbuki kendi özgürlüklerimiz bir başka özgürlüğe engel teşkil etmez.
Adların yardımıyla kavramlara sahip oluruz. Kavramlarımızı düşüncemizi ilerletmede, bilgimizi artırmada ve açıklamalar getirerek meselelerimizi çözmede birer ålet, birer cihaz olarak kullanırız. Böylece belli tasavvurlara ulaşırız. Musavver dünyamız, gerçek dünyamızı anlaşılır kılmada bizim en büyük ve vazgeçilmez kazancımız sayılır. Adları bilmeseydik, kavramları küllanamasaydik ve tasavvurlar elde edemeseydik insan olamayacak, yeryüzündeki yaratıkların en şereflısı olma vasfını edinemeyecektik. Bizi kurtuluşa götüren düşüncemiz ve düşünmemizi mümkün kılan adlandırmalar, kavram ve tasavvurlar eğer yerli yerinde olmazlarsa bizim mahvımıza da sebep teşkil edebilirler. Yani bizi düşünemez, çarpık düşünceli veya düşüncenin ne olduğunu tanımayacak kadar kemikleşmiş kılabilirler. Gözümüzü açsın diye kullandığımız dil, gerçeklerin üzerini örtüp onları bize göstermez hale gelebilir
Reklam
Azınlığın serveti hepimizin çıkarına mıdır ?
Smith’e göre çoğunluğu acı çeken bir toplum mutlu olamaz. Oysa toplumun en zengin hali bile çoğunluğun acı çekmesine yol açıyor. İktisadi sistem (özel mülkiyete dayalı) bu en zengin duruma götürdüğüne göre, çıkan sonuç, iktisadi sistemin amacının, toplumun “mutsuzluğu” olduğudur.
Felsefi akıl, bugüne dek gerçekleştirdiği tüm insani ilerlemeyi, aklın huzur bulduğu herhangi bir yerin tekin olmadığı yolundaki kuşkucu gözleme borçlu ise; ve eğer felsefi aklın yakın zamanda eleştirel uğ­ raşı yoluyla gerçekleştirdiği dikkate değer gelişmesini, bizzat ünlü kaşifi1 kuşkuculuğa borçlu olduğunu açıkça itiraf ettiyse; ve eğer bu­
Krizin o ilk gününde Blake bir basın toplantısı yapmak istedi; tanınmaktan nefret eden, hiç bir yerde resimlerinin olmasını istemeyen, kendisini hiç göstermeyen Blake, yeni Şeffaflık Kampanyası'nı açıklayacakt; aruık Rainbow Otelleri, havluların yeniden kullanımıyla elde edilen kârı konukların kendilerine dağıtacaktı. Işte, size Blake`in
Oryantalizmin başlangıç noktasına dair tartışma, esasında bu kavrama yüklenen farklı anlamlardan kaynaklanır. Akademik olarak düşündüğümüzde, oryantalizmi 18. yüzyıldan öncesine götüremeyiz. Emperyalizm ve sömürgecilikle ilişkisi açısından ele aldığımızda, gidebileceğimiz en eski tarih 16. yüzyıl başlarıdır. Batı'nın İslâm'la topyekûn mücadelesinin başlangıcı olarak baktığımızda, en eski tarih olarak 11. yüzyıla yani I. Haçlı Seferi'ne kadar gidebiliriz. Ben ise bu yazımda daha da eskiye gideceğim ve hikâyeyi gayrimüslimlerin İslâm'la ilk kez entelektüel mücadele içine giriştikleri 7. yüzyıldan başlatacağım.
Sayfa 55 - Özel Sayı 26, ORYANTALİZM, Ketebe Kitap ve Dergi Yayıncılığı, Derin Tarih, Tarih Okuyan Şaşırmaz, Genel Yayın Yönetmeni Taha Kılınç, Turkuvaz Dağıtım Pazarlama Albayrak MedyaKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.