Gök gürültüsü gibi düştüler avlumuza. Yüzlerindeki
dehşetin yanında gecenin karanlığı masum bir çocuktu. Kapılarımızı hızardan geçirmiş gibi parçaladılar. On kişiydiler. Silahları kendilerinden çoktu. Bizi hiç tanımazlardı. Şehvetle yıkıyorlardı. Hayvanlarımızı öldürdüler önce. Ellerimizle biçim verdiğimiz ne varsa kırıp döktüler. Durmadan bağırıyorlardı. Çocuklarımızın çığlıklarından bir meydan ateşi yaktılar. Onurumuz, yoksulluğumuz, acımız ve korkumuz alev alev ısıtıyordu geceyi. Erkeklerimizi çırıkçıplak soydular. Güldüler,
güldüler. Sonra kamışlarından birbirine bağlayıp yarıştırdılar. Sigaralarını kadınlarımızın memelerinde söndürdüler. Bizi hiç bilmezlerdi. Bu topraklardan değildiler. Hepsinin de bir annesi vardi. Anlamanın duvarını aşmıştık. Acı yoktu, utanç yoktu.
Öfkenin bile çözemediği bir katılık içinde kalmıştık. Cekip gittiklerinde en yaşlımızın gözünde iki damla yaş vardı yalnızca."