Kur’ân-ı Kerîm’in bazı âyetleri ve sureleri, başka başka mekânlarda nâzil oldu. Bazısı Mekke-i Mükerreme’de bazısı Medîne-i Münevvere’de bazısı da başka mekânlarda inmiştir. Çünkü buralar, lisân-ı hâlleriyle Allâhü Teâlâ’dan, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile şereflenmek istemişlerdi. Nitekim Mîrâc-ı Nebevî’deki bir hikmet de şudur:
Yedi kat gök, sekiz Cennet, Arş, Kürsî, Levh, Kalem ve Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin Mîraç’ta teşrîf buyurmuş olduğu her mekân ve orada bulunanlar, dilleriyle ve lisân-ı hâlleriyle hakkında -meâlen-: “Ve seni ancak bütün âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ Sûresi, âyet 107) buyurulan Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafâ’yı (s.a.v.) görmek, onun ayağının tozunu gözlerine sürme ederek şereflenmek için Cenâb-ı Hakk’a niyâz etmişlerdir.
Cenâb-ı Hak, onların bu ilticalarını kabûl eyledi. Resûlüne Miraç mucizesini ihsan buyurdu. Cenâb-ı Hak dünyada kabrini ziyareti, âhirette de şefâatine nâiliyyeti cümlemize nasip eylesin. Amin.