Nadir Gezer
ah o köy enstitülerinin, insanlık erdemindeki yerini bir türlü kavrayamamış olan dp. ve onun kurucuları, bu güzelim kurumların yıkıntıları altında kaldılar. Gerçekte o kurumların halkla yükselmiş, yücelmiş, halk okullarıydı. Köy enstitülerinin dayanağı halk deyişleriydi, halk türküleriydi, halk oyunlarıydı. Bu kurumlar derinden derine gücünü buradan alıyordu. Sevgilerle sevinçler arasında öylesine bir bağ oluşturuyordu ki; horonlardaki kolkola girmiş kızlarla erkeklerin yücelen haykırışlarındaki bu ender rastlanan çığlık çığlığa sesler tüm Anadolu'yu Kepir'den, Cilavuz'a, Beşikdüzü'nden Düziçi'ne gönül bağına taşıyor, sevgiyi sevgiye katarak "Ey Anadolu kıpırda artık uygarlığa yeni katkılar için, Atatürk, İnönü, Yücel, Tonguç, Balkır, Güner... daha nice yücelerden yüce kişiler kulakları ipincecik duyarlılıklara açık kişilikleriyle yeni yaratılara yaratılar katabilirlerdi.