'Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim,
özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni
oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım
eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi
avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir
yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice
eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va-
rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya... '
'Kıyamete kadar fillerin kölesi olarak yaşamak... böylesi yaşam yaşamaya değer mi?'
'Değer yaşamak her şeye değer' dedi karıncalar.
'Ölüm umutsuzluktur oysaki en kötü yaşamda bile her gün umut güneş gibi açar.'
Ancak arada bir gerçekten yaşayacaksın. Duygusal olarak, unutulmaz bir an' denen yaşam aralıklarından birinde, tam kendin olarak, tam kendisiyle yüz yüze geldiğin bir başka kişiyle birlikte, bir şey yaşadığında (bir sevinç, bir acı...) o zaman gerçekten yaşarsın.