Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.14
Merhaba arkadaşlar. İyi akşamlar dilerim. Öncelikle Musa ve onun tek olan Tanrısına ithafen başlamak istiyorum. Herkesin günümüzde bile garip garip varlıklara, görülen görülmeyen büyük küçük tüm nesnelere inandığı hatta bundan kendince pay çıkarıp ve hatta biraz para kazanırım hevesiyle sürekli inanç değiştirdiği ve önüne gelene inandığı tüm
Olaylar örgüsü, İkinci Dünya Savaşı'dan sonra Almanya'da şehre uzak bir köyde kurgulanmış. Bu köyde çiftlikte yaşayan bir karı-koca, kızları, torunları ve hizmetçileri hunharca katlediliyor. #yazar Polis soruşturmasında olayla uzaktan yakından alakası olan herkesin ifadelerini gerçeğe yakın bir anlatımla betimlemiş. Bu ifadelerde karakterlere sorulan soruların cevaplarında panik, korku, endişe vb duyguların yansımalarından biri olan aynı şeyleri tekrarlamalarının dozu biraz fazla olduğundan bu kısımları okumayı biraz yavaşlatmış. Fakat #andreamariaschenkel ; katliamdan haberdar olan bir karakteri köye getirip olaylara müdahil ederek, kitabın monotonluğunu kırmış ve böylece heyecan ve merak uyandırmayı başarmış. İfadesi alınan karakterlerin yaşamlarında flashback yaparak geriye doğru gidişler ve çiftlikte işlenen cinayetlerin soruşturmasını, konu-zaman-mekan üçlemesine uygun olarak ilerletmiş. #polisiye ve #cinayetromanı türünde zor bir yazım dili kullanmış olmasına rağmen başarılı bir serüven kaleme almış.
️”Savaş, çoğu zaman başka kılıklarda çıkmıştır insanoğlunun karşısına. Bazen bomba olup yağmış, bazen şekerle kaplı bir zehir gibi yutturulmuştu milletlere.”
Hayatın bir başka boyutu, yüzü olan, belki de en gerçek yüzü olan savaş. Yokluk, sefalet, çaresizlik, güçlünün hakimiyet sürdüğü, yaşamak için zalimliği, eşkiyalığın kol gezdiği çağ. Kuşlar
… +270
Yalnızız; bir arada yaşamasına rağmen kendi içinde 'yalnız' kalan, baskı altında ve dar bir alana hapsolmuş roman kahramanlarının hikayesini anlatır. Her bir roman karakterinin yalnızlığı kendine özgüdür. Meral gizlice görüştüğü Samim'in, abisi Ferhat'ın ve sonunun annesi gibi olmaması için uyaran babasının baskılarıyla oluşmuş bir çembere hapsolmuştur. Selmin nişanlısı Ferhat'tan ayrılmış olmasına rağmen annesi Mefharet'in şüpheleri ve baskıları altında sıkışıp kalmıştır. Mefharet ise Selmin hakkındaki şüphelerinden ve oğlu Aydın'ın hastalığından dolayı hayatı saniyelik mutluluklar dışında hep şüphe ve endişe ile doludur. Hayatı kendisine zindan etmekle birlikte çevresine de bunu yansıtmıştır. Samim yaşadığı olaylar karşısında çoğu zaman sakin kalır etrafındaki insanların ruhsal analizlerini yapar. Kendi yarattığı dünyada yani Simeranya, kendi hayatından bir kaçışıdır. Besim her şeyden mutlu olan bir karakterken ablası Mefharet'in evhamlarını sürekli idare etmeye çalıştığı bir hayata mahkumdur.
Her karakterin kendi içinde yaşadığı ruh çatışmaları beraberinde yalanı, endişeyi, korkuyu, mutsuzluğu, aldatmayı getirmiş ve herkes bir kaçış yolu aramıştır. Meral ve Selmin bunu Paris'te bir yaşam olarak arzulamış Samim ise kendisine bir ütopya inşaa etmiş ve bunu Simeranya olarak isimlendirmiş.
Peyami Safa'nın kaleminden çağımıza tutulan bir ayna olarak nitelendirilen bu kitap bir kez daha hatırlatıyor ki: Yalnızız.
konusu kurgusu olay akışı katil bakış açısı ve hem ana karakterin hem de sevgilisinin bakış açısı olması eskiye gidip gelmeleri güzeldi okurken merak endişe duygularım tavan yaptı ve biraz da ağlamış olabilirim kitabın sadece iki büyük sıkıntısı vardı yazım hatalarıyla dolu olması ve yazım dilinin basit klişe wattpad yazım dili olması eğer bu ikisi olmasaydı 8 puanlık bir kitap olabilirdi ama bu ikisi kitabın değerini epey düşürdü 6 puan bile çok hatta okurken 4 gibi düşünüyordum keşke yazım dili geliştirilip yazılsaydı popüler bir kitap olabilirdi ve biz de okurken daha az sinirlenirdik ve bir de yazar keşke kitabın başına uyarı koysaymış çünkü ağır şeyler vardı kitapta kesinlikle 18 altının eline geçmemeli bence kitap ben bile okurken çok kötü hissettim onları düşünemiyorum
Sevgide Toplumculuk
Geç kalmış olsam da, sıra dışı, ilginç ve farklı bulduğum Oğuz Atay’ın okuduğum ilk eseri oldu.
Bağlantısız gibi görünen şeyler arasında bağlantılar kurmak; yaşamımızı anlamlı ve güzel yapıyor. Bence bu: bilimsel, matematiksel ve toplumsal bir keşif ve aynı zamanda bir keyif. Eser tam da böyle bir şey.
Sosyal ilişkilerin önemine vurgular yapan
