Yutkunamıyorum!
Nereden bilebilirdim 135 sayfalık bir romanın her sayfasında ayrı ayrı canımın yanacağını? Savaşı, yokluğu, çekilen acılara rağmen bitmeyen inancı ve her daim insanın içinde taşıdığı umudu Toprak Ana'nın her sayfasında buram buram hissedeceğimi bilemezdim. Tahmin dahi edemezdim. Cengiz Aytmatov'un kalemi öyle güçlü, öyle içten ki, okuduğunuz zaman romanın içinde siz de yaşıyorsunuz. Mutlaka okunmalı ve okutulmalı!
"İşte o anda anladım ki bir ananın mutluluğu milletin mutluluğundan doğuyor, aynı kökten olan ağacın dalları gibi bir kökten geliyor. Kaderi de onun kaderi ile bir oluyor. Çektiğim bütün acılara, hayatın bana indirdiği korkunç darbelere rağmen bugün de bu düşüncedeyim. Ne olursa olsun milletim yaşıyor, ben de yaşıyorum." diyor Aytmatov kitabın bölümünde. Vatan toprağı işte öyle bir şey ki, onun uğruna ölmek de, onun için hayatta kalmak da şerefli. Öyle kıymetli bir hazinenin uğruna yitirilen hayatları, yitirilen hayatların ardında kalanları anlatıyor Toprak Ana. Gerçek bir ana olup tüm yavrularını bağrına basıyor, yaralarını sarıyor.
Roman boğazımda bir yumru bırakarak bitti. Toprağın kutsallığı, ekinin bereketi, yağmurun rahmeti, insanın bir lokma ekmek, bir avuç toprak için verdiği mücadele başka nasıl ifade edilebilir, başka nasıl güzel anlatılabilirdi bilmiyorum...