Bu cıvık, bayat esprilerle dolu ve dikkat eksikliği problemi olduğunu düşündüğüm birisi tarafından yazılmış kitabın safsatalar üzerine en kapsamlı türkçe kitap olması çok üzücü. Kitabın adı safsatalar ansiklopedisi değil de safsatalar üzerine goygoy, şamata falan olmalıymış.
Konu daha net anlaşılsın ve eğlendirsin amacıyla yazıldığını tahmin ettiğim diyalogların konuyla alakası bile zar zor kurulmuş. Sanırsam Lewis Carroll ve Hofstadler ile özdeşleşen Aşil, kaplumbağa, yengeç gibi karakterlerin enfes mantık diyaloglarına benzer diyaloglar yazmaya çalışmış, Batman, Sherlock, haham, imam, papaz, at, köpek falan ile. Ama yok, hiç çekilecek gibi değildi. Yazar podcastlarındaki üslubunu olduğu gibi kitaba taşımış. Dinlerken iyi hoş da okurken gözlerim kanadı resmen. Fularlı entellikten nasıl irrite oluyorsam ekşi sözlük entelliğinden de o kadar hazzetmediğimi anladım bu kitap sayesinde. Yeni öğrendiği şeylerin heyecanıyla konudan konuya, çıkarımdan çıkarıma, benzetmeden benzetmeye atlayan bir liseli tadı verdi bana. (Tabi bu yalnızca bir üslup eleştirisi, üslubu sığ ve liseli tadında diye verdiği bilgilerin veya çıkarımlarının yanlış olduğunu söylemiyorum.)
Ama kitaptaki tüm o gereksiz fazlalıklar çıkarıldığında veya onlara sabredip görmezden gelebilirseniz ortaya sapasağlam ve dolu dolu bir kaynak çıktığını göreceksiniz. Safsataların tarihi olsun, bilişsel kısayollarla olan ilişkisi olsun safsatalarla ilgili doyurucu denebilecek kadar bilgi mevcut. Bu kitabın üstüne Kahneman'ın "hızlı ve yavaş düşünme" kitabı da okundu mu tam olacaktır.
#uykudanöncepandemidensonra isimli #kolektiföykü kitabında #meftun öyküsündeki; kırk kişinin kırk kulbunu tamir edip de kendi kırıklarını yok sayan Nilüfer ile tanımış ve bayılmıştım o kısacık öyküde bile kalemine. Ve işte @dlvngrck ‘nın o pınardan akan kaynak suyu kıvamındaki kalemini doya doya okudum bu kez. Söyleyecek çok sözü olanlardan,
Kederi ve acıyı getiren şey körlüktür
Kedere hapsolmuş insanların okuması gereken eserlerden biri. Fakat bu kitabı okumadan önce belli bir bilgi birikimi edinmiş olmanın gerektiği kanısındayım. Aksi takdirde okuduğunuz şeylere istemsiz karşı çıkacak ve Spinoza'nın felsefi görüşünü önyargılı biçimde reddeceksiniz. Hayatımızda hepimiz zorluklar yaşıyoruz. Bu zorluklar bizlere bazı yaralar bırakabiliyor. Sonuç olarak hayata karşı belli bir karşıtlık doğuyor. Karşıtlık beraberinde mutsuzluğu getiriyor. Bu kitapta mutsuzlukların kaynak olan nedenleri açıklanıyor ve bundan kurtulmanın yolları gösteriliyor. Beni en çok etkileyen konu hâlâ kendimizi evrenin merkezinde gören canlılar olarak görmemiz. Aşkıncılık adı verilen bir nevi kör inanç ve kendini tanımazlık neden-sonuç ilişkiai kurmamızı engelliyor. Çevremizde olan çoğu şeyi neden-sonuç ilişkisi içine almadan inançlarımıza göre farklı şekilde yorumluyoruz. Bu durumda mutsuzluk doğuyor. Mutsuzluğu doğuran konuları işleyen ve Spinoza'ya giriş için enfes bir kitap olan bu eseri hayatının hep şansızlık ve sevilmeyen kul olduğuna inanan kişilere tavsiye ediyorum.
Sevinci edinmek için ilk önce onu dürüst şekilde istemelisiniz. Sonrasında inandığımız şeyleri ve çevrenizi gözden geçirmelisiniz. Daha sonrasında hayatta oluşunuzu kavramalı ve ona göre başınıza gelen şeylerin nedenini bilip hareketlerinizi ona göre şekillendirmelisiniz.
Yöneticiler için mükemmel bir kaynak. Önsözde de ifade edildiği gibi nizamul mülk dil ve üslup yönünden kitabında sanatın zirvesine ulaşmıştır lakin tarihi olayları net ifade edememiş. Mezhep yönünden taassuba kaçmış. Bu tür eserleri sevenler için tek kelimeyle enfes bir eser. Bir solukta okuyamayacaksiniz çünkü altını çizmeden, üzerinde durmadan, kendi kendinize konuşmadan, birilerine anlatmadan duraksayarak okuyacaksınız. Çok da birşeylerin değişmediğini de görebilirsiniz toplumda. Bence, Yöneticilerin elinden dusurmeyecegi kaynak bir kitap...
Umberto Arte ile Sanat I-II-III
* Resim elle değil akılla yapılır.
Michelangelo
Her kitabı tek tek incelemek yerine üçünü de okuduktan sonra incelemeyi daha makul gördüm. İncelememe Jean-François Millet’nin çok sevdiğim sözüyle başlıyorum: ‘’Sanata gerçek gücünü veren şey, sıradan olanı en yüce duyguyla ele
Daha iyi bir dünya için yapay zeka
Bu kitap okulumun kitap kolisinden çıkmıştı fakat sınav dönemine denk geldiği için hemen yarıda bırakmıştım ,akademik yoğunluklu bir kitap olduğu için daha rahat bir dönemde okumak benim için verimli oldu.
Üst üste klasik veya roman türünde kitaplar okuyunca biraz nefes almak için yeni,merak ettiğim konuları okumayı seviyorum.
Kitapta Onur Koç yapay zekayı çok geniş bir çerçevede ve en genel haliyle işlemiş eğer bu konuya ilgi duymaya başladıysanız veya zaten bu konuya ilgiliyseniz mutlaka kitaplığınıza bulunması gereken bir kitap.Özellikle Onur Koç’un günlük yaşantımızdan,kendi yaşamından örnekler vermesi,yapılan çalışmalarla desteklemesi çok hoşuma gitti kitabın sonundaki “kaynak önerileri” bölümü enfes olmuş ben Nick Bostrom’ın TED konuşması(What Happens When Our Computers Get Smarter Than We Are) ile başladım bile!
Çok uzak değil yakın bir gelecekte hepimizin dilinden düşmeyecek şimdiden günlük hayatımızda yer etmeye başlamış bir konu hakkında okumak beni heyecanlandırdı kimi zaman endişelendirdi.”Yapay Zeka ve Etik,Makineler insan ruhunu taklit edebilir mi?,Sorumlu ve şeffaf bir yapay zeka yaratılabilir mi?” ve daha birçok konu belki de yemek masalarımızda bir sohbet,tartışma konusu olacak ve biz farkına bile varmayacağız.
Bence Onur Koç ile yapay zekaya giriş yapmak çok doğru bir seçim oldu kaynak önerilerini dinleyeceğim ve bu konu hakkında okumaya devam edeceğim.Herkese tavsiye ederim çok şey öğrendim!
