Okuduğum ilk Yekta Kopan kitabı. Çocukların ön planda yer aldığı kısa, hüzünlü hikayeler. Yazarın dili, tasvir kabiliyeti benim gibi orta karar bir okuyucuyu kolaylıkla yakalıyor. Kitap distopik çarpıcı bir hikaye ile başlıyor ve devamında kitabın tanıtım mottosunda söylendiği gibi çocukların gözünden karanlık başka hikayelerle devam ediyor.
(Spoiler niteliğinde detaylar olabilir)
Vedat Türkali'nin ilk romanı. Romana başladığımda Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar romanında yaşadığım sıkıntıyı yaşar mıyım diye düşündüm. O romana maalesef "tutunamamış" ve yarıda bırakmıştım.
"Bir Gün Tek Başına" korktuğumun aksine beni içine çabuk çekti. Her ne kadar ilk başlarda romanın
İlk kitap Bird Box'u okumuş ve çok beğenmiştim. Devam romanı olacağını hiç beklemiyordum. Kitabın yayınlanacağını duyunca heyecanlandım. Ama maalesef okuduktan sonra çoğu filmde olduğu gibi devam serilerinin asla bekleneni veremediğini görmüş oldum.
Yazar resmen ilk kitabın başarısını (film de yapılmış olması nedeni) kara dönüştürmek istemiş ve alel acele bir hikaye yumurtlamış.
Giriş bölümü ilk kitabın sonundan 12 yıl sonraya atlayarak başlıyor. Hem de epey ümit vadederek. Ama sonrası tam bir felaket. Malorie'nin takıntılı korumacılığı illallah detirtiyor. Olayların gelişimi o kadar aceleyle yazılmış ki hikayede bir sürü boşluklar var. Ve en büyük fiyasko ise (dikkat spoiler geliyor)......
Kız meğer gözlerini sorun yaşamadan açabiliyor, etrafını görebiliyormuş ve bunu Malorie'nin korkusundan söyleyemiyormuş. Niye !!!???? Yazar romanının sonunu herhalde birilerinin "hadi bitir şu kitabı da yolumuzu bulalım" zorlamasıyla hop diye mutlu sonla bitiriyor ama biz hala o varlıkların ne olduğunu, nereden ve hangi amaçla geldiklerini öğrenemiyoruz. Umarım yazar bunları daha da kötü olması muhtemel 3. kitabı yazmak için gizlememiştir.
MalorieJosh Malerman · Del Rey Books Publishing · 2020897 okunma
Mahfi Eğilmez'in ekonomi yazılarını, kitaplarını beğenerek okuyorum. Bu defa övgüler alan romanını okuyup bu alandaki başarısını da görmek istedim ama maalesef benim için hayal kırıklığı oldu. Cinayet romanı gibi başlayıp sonrasında tekrarlara düşen bir mali soruşturma romanı olarak biten bir deneme olmuş. Romanın en büyük sorunu karakterlerin sığlığı. Diyaloglar çok monoton ve birbirinin benzeri olmuş. Karakterler hep çok kibar konuşuyorlar (polisler bile !!!). Bazen karşılıklı bir konuşmada hangi karakter hangi sözü söyledi karıştırmak mümkün çünkü konuşanların kendine özgü bir konuşma tarzları yok. Mahfi hoca bazı detayları da gereksiz kullanmış. Mesela müfettiş Murat'ın evinin detayı sanki o evde katil ile bir mücadele olacakmış gibi verilmiş. Halbuki romanın hiçbir noktasında böyle bir aksiyon bölümü yok. Roman zaman zaman müfettiş Murat'ın "sabah kalktı, duşunu yaptı, piposunu yaktı" tekrarları ile adeta bir günlük havasına bürünüyor. Mahfi hoca belli ki bu romanı içinden geldiği devlet yapısının yozlaşmasını ve kamu ihalelerindeki usulsüzlükleri anlatabilmek isteği ile yazmış. Keşke bir cinayet romanı olarak lanse edilmeseydi.