Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Engin Öce

Engin Öce
@engoce
37 okur puanı
Eylül 2021 tarihinde katıldı
415 syf.
3/10 puan verdi
·
32 günde okudu
Huzur(suz)
Kitabı okuyan büyük bir çoğunluk gibi ben de bunun bir huzursuzluk hikayesi olduğunu söyleyebilirim. Mümtaz ile Nuran arasında neden olduğunu anlayamadığım huzursuz aşkın doğu-batı, eski-yeni çekişmeleri ile bezenmiş hikayesi. Maalesef romanın anlatım tekniği, yazarın ağır tasvir çabaları, zamanın belirsizliği (az sayıda meydana gelen olaylar arasında geçen sürenin sadece mevsim geçişleri ile anlatılması gibi) beni kitaptan uzaklaştırdı. Öyle ki bazı tasvirler uzun bir paragraf büyüklüğünde virgüllerle ayrılmış bir sürü cümleden oluşuyor. Bazen cümlenin sonunda yazarın neyi tasvir ettiğini bile unutabiliyor insan Özellikle benim gibi edebiyat gurmesi olmayan okurlar için okuması ve sindirmesi güç bir roman. Bu kadar beğenilen bir romanı eleştirmek de ayrıca beni huzursuz ediyor. Ömrüm yeterse kitabı ileriki yıllarda yeniden okumayı bile düşünüyorum. Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde çok beğendiğim Ahmet Hamdi Tanpınar maalesef bu romanında beni hayal kırıklığına uğratmış oldu.
Huzur
HuzurAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201916,5bin okunma
Reklam
368 syf.
3/10 puan verdi
·
23 günde okudu
Zorlama
Okuduğum ilk Hakan Günday romanı. İkincisini okur muyum bilmiyorum. Hakan Günday savaş karşıtı düşüncelerini, dünyayı kendi çıkarları için kan gölüne donüştürmekten çekinmeyenler ile ilgili eleştirilerini hiçbir inandırıcılığı olmayan zorlama bir hikaye eşliğinde okuyucuya sunmuş. Keşke bunu James Bond özentisi bir hikaye eşliğinde değil de bir deneme olarak yayınlasaydı. Hikaye o kadar zorlama ki, Zamir'in barışı sağlamak için gerçekleştirdiği eylemler sade suya tirit saçma sapan şeyler. Zaten yazar da asla o eylemlerin inandırıcılığına kafa yormayış. O sadece dünyada gerçekleşmiş bir takım olayları baz alarak kendi eleştirel görüşlerini aktarmaya odaklanmış.
Zamir
ZamirHakan Günday · Doğan Kitap · 20214,595 okunma
160 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Karanlık
Mahir Ünsal Eriş bu ilk kitabında karanlık, kasvetli insan manzaralarını kelimelerle oynayarak elle tutulur hale getirmiş. Yoksunluğun, yoksulluğun küf kokusunu duyuyor insan. Çaresizliğin pençesinden nasıl kurtulurum diye kara kara düşündürtüyor. Hele "Bir Konsomatris Hikayesi" insanın böğrüne öküz oturtuyor.
Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde...
Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde...Mahir Ünsal Eriş · Can Yayınları · 20212,659 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
288 syf.
4/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Sürpriz sonlu New York gezi rehberi
Kitabın arka kapağındaki tanıtım ve referans yazılarını okuyunca elimden bırakamayacağım gerimli bir roman okuyacağımı umut etmiştim. Ancak roman finalindeki vahşi ayin ve sürpriz son dışında bana bir heyecan vermedi. Finaldeki sürpriz ise aslında dikkatli bir okuyucu için pek de sürpriz değil diye düşünüyorum. Beni romanda en çok rahatsız eden şey ise yazarın New York'u sokak sokak, bina bina anlatma hevesi. Bir New York'lu yaşadığı, her gün geçtiği yerlerin tasvirini böyle bir romanda görmekten hoşlanabilir belki ama orayı bilmeyenler için hikaye ile uzak yakın ilgisi olmayan bu mekan anlatımları, bilmem kaçıncı caddenin köşesindeki bilmem ne dükkanının anlatımı açıkcası beni romandan soğuttu. Polisiye olarak tavsiye edemeyeceğim bir roman. Okumak vakit kaybı olur.
Meleğin Düşüşü
Meleğin DüşüşüWilliam Hjortsberg · İthaki Yayınları · 202231 okunma
304 syf.
7/10 puan verdi
·
28 günde okudu
Bulanık
Bu kitabı hakkını vererek okuyabilmek için inzivaya çekilip, dış dünya ile bağları koparmak ve ara vermeden bir solukta bitirmek gerek diye düşünüyorum. Aksi durumda, hayalin gerçeklikle iç içe girdiği, yazarın düşüncelerinin bir roller coaster hızıyla daldan dala atladığı romanı bitirmek epey zor. Yazım tekniği de ayrı bir zorluk katıyor. José
Amsterdam
AmsterdamBaşar Başaran · Doğan Kitap · 084 okunma
Reklam
248 syf.
2/10 puan verdi
·
15 günde okudu
Beğenmedim
Maalesef kitabı beğenmedim. Öncelikle yazım dili benim sevmediğim bir tarzdaydı. Yazar sürekli devrik cümleler kullanarak bir nevi edebiyat paralamak istemiş. Bölümlere edebi ara başlıklar vermiş ama bana göre bunlar da sorunlu. Mesela "Kılıç kimdeyse yara bizdedir". Yani kılıç bizim elimizdeyse de yara bizde midir? Benim göremediğim başka bir anlamı yoksa sorunlu bir ifade. "Kılıç karşındakinin elindeyse yara sendedir" deseymiş daha anlamlı olurmuş. Kitap ilerledikçe ve bir takım zaman atlamalarında boşlukları dolduramadıkça kendi kendime "inşallah sonunda kahramanımız bir uykudan uyanır ve bütün bunlar bir rüyadır" diye umdum. Ama sonu böyle çıkmadı, en azından sonundaki uçuk anlatımdan ben rüya olmadığı çıkarımında bulundum. Zaman atlamaları hikayenin fantastikliğinin bir gereği mi yoksa bir hata mı anlayamadım. Mesela yazar sayfa 83'de havanın kararmasından akşam olduğunu, kitabın karakterlerinden Sultan'ın işten eve dönüşünü ve akşam yemeği yemelerini anlatıyor. Sonra Sultan aniden evden çıkıyor ve kahramanımız kitabın fantastik diğer bir karakteri ile sohbet ediyor. Sonra akşam yemeği 89. sayfada birden sabah kahvaltısına dönüşüyor. Nasıl, niye ben anlamadım. Kitabı okuğudum bugünlerde Türkiye büyük bir deprem felaketi yaşamış durumda. Kitabın içinde de böyle büyük bir deprem oluyor ama Amerika'da. Ve bu deprem de biz de belli çevrelerce dillendirildiği gibi yapay yollardan üretilmiş. Aklımdan, acaba bizim yapaycı teorisyenler (!) bu kitaptan mı esinlendiler diye geçirmeden edemiyorum.
Gece Köpekleri
Gece KöpekleriLevent Karakoç · İnkılap Kitabevi · 20219 okunma
779 syf.
3/10 puan verdi
·
47 günde okudu
Budala...Ben miyim?
Öncelikle Rus yazarların klasiklerini okumak beni hep ürkütmüştür. Nedeni ise karakterlerin hemen hemen hepsinin bir uzun bir de kısa fakat birbiriyle benzeşmeyen isimlerinin olması. Benim gibi hergün bir miktar okuyanlar için bu içinden çıkılmaz bir problem. Kim kimdir anlamak çok zor. Buna rağmen Budala'yı okumaya karar verdim ve korktuğum başıma gelmedi. İsimler çok karmaşık değildi ve içlerinde kaybolmadım. Ancak roman benim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Oysa ilk bölüm, yani Prens Mişkin'in Rusya'ya döndüğü ve orada kendine bir yer edinmeye çalıştığı ilk bölüm hikayenin akışı, karakterlerin tanıtımı gibi açılardan son derece akıcı idi. Ancak ne olduysa (artık bana mı yoksa yazara mı) ikinci bölümden sonra akış tamamen kontrolden çıktı. Öncelikle 6 aylık bir zamanda atlama ile Prens'in cemiyete adaptasyonunu ve gizemli Nastasya ile yaşadıklarını tam kavrayamadım. Devamında da ilgili ilgisiz karakterlerin bipolar nitelikteki duygu git-gelleri beni romandan kopardı. Bir karakter aynı sahnede birden çok heyecanlanıp bir sonraki anda gayet sakin olarak tasvir edildikçe ben bu iniş çıkışları takip edemedim. Romanın sonu da bir o kadar kötü kotarılmış geldi bana. Dostoyevski gibi bir yazarı eleştirip, bilenen bir eserini yerebileceğimi düşünmezdim. Belki de romanın edebi kalitesini anlamayacak kadar budala olan benimdir. Bu satırları ülkemdeki felaketi uzaktan ızdırapla ve çaresizlikle izlerken, kitap okuyabilmek ve eleştiri yazabilmek lüksüne sahip olmanın utancıyla yazıyorum. Zor durumda olanlara ve yakınlarını kaybedenlere kolaylıklar ve sabırlar diliyorum.
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201225,2bin okunma
222 syf.
6/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Dili akıcı, hikayesi zayıf.
Sabahattin Ali bu romanında da yine akıcı tasvirleriyle hayali olanı zihinlerde maddeleştirmeyi başarıyor. Ancak hikaye daha önce okuduğum romanlarının çok gerisinde kalmış. Özellikle romanın sonu büyük ölçüde öngörülebilir hale geldikten sonra gereksiz uzamış. Buna rağmen yine okumaktan keyif aldım.
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021174,9bin okunma
208 syf.
8/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Sadeliğin üstadı
Sabahattin Ali okuduğum yazarlar içinde sade dil kullanımında en başarılı olanların en başında geliyor. Buna bir de Aziz Nesin'i ekleyebilirim. İnsanın iç dünyasını, bir durumu ya da bir nesneyi gözle görünür hale getirmede çok başarılı. Kürk Mantolu Madonna'da önce anlatıcının gözünden Raif'i tanıyoruz. Sonra Raif'in ağzından yaşadığı tutkulu aşkın hazin hikayesini okuyoruz.
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Destek Yayınları · 2019315,8bin okunma
324 syf.
7/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Hangisi
Abdülhamid'in Selanik'te geçirdiği sürgün günleri. O'nun ve mahiyetinin sağlık durumunu takip etmekle görevlendirilen ve kendisinden nefret eden asker bir doktorun anıları üzerine kurgulanmış okuması kolay bir anı-roman. Okuyucuyu, Abdülhamid aslında iyi mi yoksa kötü müydü diye kararsız bırakıyor. Nihayetinde O'nun da bir insan olduğu, dolayısıyla günahlarının yanında sevaplarının da olduğuna ikna ediyor.
Kaplanın Sırtında
Kaplanın SırtındaZülfü Livaneli · İnkılap Yayınevi · 20229,8bin okunma
Reklam
536 syf.
8/10 puan verdi
·
18 günde okudu
Dinmeyen hüzün
Hiç dinmeyen güz yağmuru gibi karanlığın neredeyse hiç bitmediği hüzünlü, soğuğu ve yoksulluğu iliklerinize kadar hissettiren güzel bir roman. Aradığı heyecanı evcimen ilk eşinde bulamayınca bir bad-boy'a kapılan Agnes'in bu ikinci evliliğinde yaşadığı hüsranın ve alkolün pençesinde geçirdiği yaşamının öyküsü. Romanın ana karakteri Agnes'in "değişik" en küçük oğlu Shuggie imiş gibi ilerliyor ama aslında öykü tamamen Agnes'in üzerine kurulmuş. Shuggie, alkol ve Shuggie'nin üvey ağabeyi Leek de romanın sacayağı.
Shuggie Bain
Shuggie BainDouglas Stuart · Can Yayınları · 2022501 okunma
528 syf.
2/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Roman değil reklam broşürü
Okuduğum en kötü Stephen King romanı. Hatta kitabın yazarının King olduğundan bile hala şüphe duyuyorum. Hikaye tam anlamıyla yeni çıkış yapmaya çalışan bir yazarın klişeler yumağı gibi; sadece kötüleri öldüren bir kiralık katil, emekli olacağı son işi vs vs. Stephen King romanlarındaki heyecanın, aksiyonun, gizemin, doğaüstü olayların damlası yok. Hikaye içinde başka bir hikaye yazarak (kötü geçen çocukluk, Irak savaşı) farklı bir hava vermek istenmiş ama maalesef o hikaye de klişelerle dolu. Hikayenin ikinci bölümünde ABD karayollarındaki araba yolculuğu uzun uzun yazılarak kitabın hacmi genişletilmiş. Sanırım yazar son zamanlarda biraz paraya ihtiyaç duymuş ve roman kılıfında 527 sayfalık bir reklam broşürü yazmış. Kitabın neredeyse tamamına ürün yerleştirme yapmış. Kendi siyasi görüşü de cabası. Kitabın arka kapağında sıralanan başarılarını (Esquire - yılın en iyi kitabı; WSJ - yılın en sevilen kitabı vs) görünce sorun bende mi acaba diye düşünmeden edemedim.
Billy Summers
Billy SummersStephen King · Altın Kitaplar · 2022563 okunma
331 syf.
9/10 puan verdi
·
14 günde okudu
Bambaşka bir roman
Modernleşen dünyanın insanı aslında nasıl da daha da aciz bir canlıya donüştürdüğünü, sahip olduklarımızın değerini git gide nasıl yitirdiğimizi bambaşka bir yazım tarzı ile anlatan müthiş bir roman. Okumaya başlarken kitabı bitirebilir miyim diye endişelendim. Zira kitap paragrafların, konuşma başlıklarının olmadığı, noktalama işaretlerinin farklı şekilde kullanıldığı alışılmadık bir tarzda yazılmıştı. Ama hikaye o kadar güçlüydü ki ne bunlar ne de karakterlerin bir isme sahip olmaması beni olumsuz etkiledi. Okurlar, doktorun karısının gören gözlerinin rehberliğinde beyaz körlüğün insanın kötüsünü nasıl daha kötü yaptığına, varlığı kanıksanan şeylerin yokluğunda insanın vicdanını ve erdemini nasıl kaybettiğine tanık oluyorlar. Mutlaka okunması gereken bir roman.
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104,3bin okunma
408 syf.
5/10 puan verdi
·
17 günde okudu
Sade suya tirit
1970'lerin sonları. İçerde sağ-sol çatışmaları, siyasi bunalımlar. Dışarıda ASALA cinayetleri. Türkiye'nin yaklaşık 50 sene öncesinin fon olarak kullanıldığı bir roman. Akıcı dili sayesinde okuması çok kolay. Ne yazık ki kitabın hikayesi başlıkta belirttiğim gibi "sade suya tirit". İlk 120 sayfada hikaye bile yok denebilir. Aslında yazar gazetecilikten gelen o yıllara ait haber birikimini içi boş, karakterlerinin derinliği olmayan bir hikaye eşliğinde sunmayı istemiş. O yılları ucundan kıyısından yakalamış birisi olarak kitabı okumak bu nedenle benim için kolay oldu. Genç okurların geçmişteki siyasal çalkantıyı ve terör olaylarını, Ermeni tedhiş örgütlerinin tarihçesini özet halinde öğrenebilmeleri açısından bu kitabı okumalarını tavsiye ederim. Bunun dışında sürükleyici bir hikaye bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilirler.
Melek Terörist Fahişe
Melek Terörist FahişeOsman Balcıgil · Destek Yayınları · 20221,239 okunma
296 syf.
5/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Okuduğum ikinci Matt Haig kitabı. Geceyarısı Kütüphanesi'nden sonra bu roman bana az akıcı geldi. Bir uzaylının gözünden insanı fiziksel ve duygusal olarak inceleyen yine hoş bir hikaye ama daha fazlası değil. En azından benim için. Aslında hikayenin ana temasını ben de zaman zaman düşünmüşümdür. Özellikle insanın fiziksel yapısının bir uzaylı tarafından nasıl algılanacağını merak etmiş ve hayal etmeye calışmışımdır. Mesela kollarımız ve ucundaki 5 parmaklı eller kimbilir ne kadar ürkütücü veya nahoş görünüyordur. Romandaki uzaylı, insan görünümünde öncelikle bu fiziksel tuhaflıklardan nasıl tiksindiği ile başlayıp yavaş yavaş insanın duygusal çelişkilerine geçiyor. Bir aileye sahip olmanın güzelliği ve zorluklarını yaşarken zamanla insan hayatına adapte oluyor. Ama Matt Haig'in okuduğum önceki romanında olduğu gibi hikayenin sonu önceden belli ve bu maalesef romanın benim gözümde mutlaka okunması gerekenler arasına girmesine engel oluyor.
İnsanlar
İnsanlarMatt Haig · Domingo Yayınları · 20237bin okunma
282 syf.
6/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Hoş ama mükemmel değil
Gece Yarısı Kütüphanesi okuması kolay bir kitap. Ortalama her insanın geçmişte aldığı ya da almadığı kararların sonucunu merak etmesi, bir takım pişmanlıklarının olması okumayı kolaylaştıran en önemli faktör diye düşünüyorum. Ancak kitabın yılın en iyi romanı falan gibi ödüllendirilmesi bana göre fazla olur. Zira kitabın sonu hemen hemen en baştan belli idi. Mutlaka okunması gereken bir kitap değil ama okumakla da vakit kaybetmiş olmuyor insan.
Gece Yarısı Kütüphanesi
Gece Yarısı KütüphanesiMatt Haig · Domingo Yayınevi · 202155,7bin okunma
Reklam
288 syf.
4/10 puan verdi
·
6 günde okudu
7 farklı cinai hikayenin ve bu hikayelerin yazarının hikayesinin işlendiği kitap maalesef beni tatmin etmedi. Cinayet romanlarının en önemli ögesi olan "neden" neredeyse tüm hikayelerde atlanmış. Polisye roman severlere tavsiye edebileceğim bir kitap değil.
Sekiz Dedektif
Sekiz DedektifAlex Pavesi · İthaki Yayınları · 202229 okunma
160 syf.
2/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Büyük şehrin keşmekeşinde kaybolmuş 4 ruhun sıkıcı tekrarlarla dolu sıkıcı hikayesi. Aslında bu romanda bir hikaye var mı, pek emin değilim. Mine Söğüt'ün şehir hayatının insana dayattıkları ile ilgili olduğunu düşündüğüm fikirlerini veciz cümlelerle bu 4 kişiye söyletmesi denebilir. Keşke bunu bir roman şeklinde değil de denemeler şeklinde okuyucuya sunsaydı. Kitap 156 sayfa olmasa kesinlikle ilk 60 ya da 70 sayfa sonunda bırakırdım. Sıkıcı tekrarların, sürekli veciz cümlelerle konuşan 4 filozofun (!) ve aralarında bir hayat kadını olmasına rağmen bulundukları ortamda hiç farkedilmemelerinin sürrealizmini kitabın sonu açıklıyor. Ama bu yine de 150 sayfada yaşadığım sıkıntıyı silmiyor.
Başkalarının Tanrısı
Başkalarının TanrısıMine Söğüt · Can Yayınları · 20223,221 okunma
896 syf.
5/10 puan verdi
·
13 günde okudu
Octavia Butler'ın 1987, 1988 ve 1989'da yayınlanan aynı seriye ait üç kitabın omnibus basımını (892 sayfa) kendi ölçülerimde çok kısa bir süre olan 12 günde okudum. İlk kitap "Şafak", yok olmuş dünyadan geriye kalan insanların kendilerini kurtaran uzaylılarla temasını işlemiş. Konu ve anlatım çok hoşuma gittiği için bu ilk kitabı çok hızlı ve keyifle okudum. Ancak 2. ve 3. kitaplar aynı etkiyi maalesef yaratmadılar. Zira 2. kitaptan itibaren yazar insan ve uzaylıdan doğma yeni bir türün yaşamına odaklanmaya başlıyor. Burada beni kitaptan uzaklaştıran iki şey ortaya çıktı. Birincisi benim ortalama düzey olan hayal gücümün ötesinde bir yeni canlı türünün sürekli tekrara düşen fiziksel ve düşünsel evriminin anlatımı. O kadar tekrara rağmen Oankali ve Ooloi türlerinin hissiyatlarını bir türlü anlayamadım (muhtemelen benim eksikliğim). İkinci sıkıntı ise yeni türün evriminin tatsız tuzsuz anlatımı idi. Çevirmenin de burada zorlandığını düşünüyorum. Bir yerde "dümdüz bir küre" ifadesini görünce bundan emin oldum. Sanırım "yüzeyi pürüzsüz bir küre" demek istenmiş. Benim bu üçlemeyi bitirmemi sağlayan, ne yapacağı önceden kestirilemeyen ama yaptıkları hayal gücümün sınırları içinde olan insan karakterlerin varlıkları oldu. Hikayeye insanın dahil olduğu bölümler kitabın tansiyonunun yükseldiği ve okumanın kolaylaştığı bölümlerdi. Maalesef mutlaka okunması gereken bir kitap diyemiyorum.
Lilith’in Dölü
Lilith’in DölüOctavia E. Butler · İthaki Yayınları · 2022146 okunma
382 syf.
8/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Uzun zaman okuma listemde olup da bir türlü okuyamadığım ve yaşım itibari ile bundan utanç duyduğum kitabı nihayet bitirdim. Gerçekten yıllar önce okumam gerekirmiş. İçerdiği hiciv, sade anlatımı ve konusu ile baş yapıt niteliğinde. Halit Ayarcı karakteri modernleşme sancıları içindeki toplumda önemli olanın gerçek değil de algının olduğunu gösteriyor bizlere. Bugün sosyal medya ile bu artık romandaki gibi absürd olmaktan çıkmış durumda. Algı gerçeğin yerine çoktan geçti. Roman gerçeğin en sonunda üstün gelişi ile bitiyor ama günümüzde ben artık bundan pek emin değilim.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama EnstitüsüAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 202341,8bin okunma
1/10 puan verdi
Maalesef kitabı ancak yarısına kadar okuyabildim. Uzun süre tamamlamak için çaba sarf ettim ancak yarıya geldiğimde hikayelerin bana birşey vermediğini ve vermeyeceğine kanaat getirip okumayı bıraktım. Okuduklarıma hikaye demek benim gibi orta düzey bir okur için epey zor. Öykülerin tamamına yakını (okuduğum kısmın) bir hikaye içermiyor. Sadece karamsar bir tablo içinde insan ve durum betimlemelerinden ibaretler. Hele yazarın bazı bölümlerde o an öykü karakterinin duygularını okura aktarmak için kullandığı kısa tekrarlar bana çok zorlama geldi. Kitap birden fazla hikaye kitaplarının bir derlemesi olması nedeni ile yazarın başka bir eserini şu an okumayı düşünmüyorum.
Gece Lambalarının Işığında
Gece Lambalarının IşığındaKamuran Şipal · Yapı Kredi Yayınları · 200915 okunma
384 syf.
8/10 puan verdi
·
17 günde okudu
Okuduğum ilk Başar Başarır romanı. Yazar, huysuz ve pinti öğretmen emeklisi bir baba ile yeni mezun mühendis kızı arasındaki kuşak çatışmasını, hatta bunun daha da ötesinde karakter çatışmasını Ferhan Şensoy tadında eğlenceli bir dille okuyucuya sunmuş. Baba-kız karakterini bir de Türk-Yunan çekişmesi ile süslemesi, bunu yaparken 2000'li yılları yeniden hatırlatması kitabı okumayı daha da cazip kılıyor. Birçok atasözü ve deyim hikayeyle çok güzel harmanlanmış. Yazarın diğer romanlarını da okuma listeme ekleyeceğim.
Dolunay İki Gece Sürer
Dolunay İki Gece SürerBaşar Başarır · 2021170 okunma
Reklam
140 syf.
9/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Bazi hikayeler henuz olgunlasmamis olsa ve bir takim kliseler barindirsa da yazarin dili, tasvir kabiliyeti beni derinden etkiledi. Hemen hemen butun hikayelerde kendimi tasvir edilen yerde hayal edebildim.
Değirmen
DeğirmenSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202145bin okunma
112 syf.
6/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Durum ve insan betimlemeleri ile bezenmiş 18 hikayeden oluşan bir kitap. Tamamı kara hikayeler. Hikayelerin bazılarının neyi anlatmak istediğini anlamakta zorlandım. Bunlar sanki yazarın betimleme yeteneğini göstermek için yazdığı, derinliği, bir başı sonu olmayan hikayeler gibi geldi bana. En beğendiklerim "Beni Sen Göm Şerife", "Buraya Kısıldık Sanırım", "Hadi Gidelim Aşkım", "Virgül".
Buraya Kısıldık Sanırım
Buraya Kısıldık SanırımAslı Akarsakarya · Edebi Şeyler · 2021134 okunma
104 syf.
3/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Beklentimin çok altında kalan bir anlatım. Hikaye işlenmeye çok müsaitken bana göre kötü bir anlatımla heba edilmiş. Allahtan 104 sayfa ve insan kaybettiği zamana çok üzülmüyor.
Küçük Bir Ayrıntı 
Küçük Bir Ayrıntı Adania Shibli · Can Yayınları · 2021468 okunma
128 syf.
7/10 puan verdi
Okuduğum ilk Yekta Kopan kitabı. Çocukların ön planda yer aldığı kısa, hüzünlü hikayeler. Yazarın dili, tasvir kabiliyeti benim gibi orta karar bir okuyucuyu kolaylıkla yakalıyor. Kitap distopik çarpıcı bir hikaye ile başlıyor ve devamında kitabın tanıtım mottosunda söylendiği gibi çocukların gözünden karanlık başka hikayelerle devam ediyor.
Bana Kuşlar Söyledi
Bana Kuşlar SöylediYekta Kopan · Can Çağdaş Yayınları · 2021530 okunma
752 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 günde okudu
(Spoiler niteliğinde detaylar olabilir) Vedat Türkali'nin ilk romanı. Romana başladığımda Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar romanında yaşadığım sıkıntıyı yaşar mıyım diye düşündüm. O romana maalesef "tutunamamış" ve yarıda bırakmıştım. "Bir Gün Tek Başına" korktuğumun aksine beni içine çabuk çekti. Her ne kadar ilk başlarda romanın
Bir Gün Tek Başına
Bir Gün Tek BaşınaVedat Türkali · Ayrıntı Yayınları · 20195,2bin okunma
320 syf.
1/10 puan verdi
Berbat bir devam romanı
İlk kitap Bird Box'u okumuş ve çok beğenmiştim. Devam romanı olacağını hiç beklemiyordum. Kitabın yayınlanacağını duyunca heyecanlandım. Ama maalesef okuduktan sonra çoğu filmde olduğu gibi devam serilerinin asla bekleneni veremediğini görmüş oldum. Yazar resmen ilk kitabın başarısını (film de yapılmış olması nedeni) kara dönüştürmek istemiş ve alel acele bir hikaye yumurtlamış. Giriş bölümü ilk kitabın sonundan 12 yıl sonraya atlayarak başlıyor. Hem de epey ümit vadederek. Ama sonrası tam bir felaket. Malorie'nin takıntılı korumacılığı illallah detirtiyor. Olayların gelişimi o kadar aceleyle yazılmış ki hikayede bir sürü boşluklar var. Ve en büyük fiyasko ise (dikkat spoiler geliyor)...... Kız meğer gözlerini sorun yaşamadan açabiliyor, etrafını görebiliyormuş ve bunu Malorie'nin korkusundan söyleyemiyormuş. Niye !!!???? Yazar romanının sonunu herhalde birilerinin "hadi bitir şu kitabı da yolumuzu bulalım" zorlamasıyla hop diye mutlu sonla bitiriyor ama biz hala o varlıkların ne olduğunu, nereden ve hangi amaçla geldiklerini öğrenemiyoruz. Umarım yazar bunları daha da kötü olması muhtemel 3. kitabı yazmak için gizlememiştir.
Malorie
MalorieJosh Malerman · Del Rey Books Publishing · 2020897 okunma
Reklam
368 syf.
2/10 puan verdi
Mahfi Eğilmez'in ekonomi yazılarını, kitaplarını beğenerek okuyorum. Bu defa övgüler alan romanını okuyup bu alandaki başarısını da görmek istedim ama maalesef benim için hayal kırıklığı oldu. Cinayet romanı gibi başlayıp sonrasında tekrarlara düşen bir mali soruşturma romanı olarak biten bir deneme olmuş. Romanın en büyük sorunu karakterlerin sığlığı. Diyaloglar çok monoton ve birbirinin benzeri olmuş. Karakterler hep çok kibar konuşuyorlar (polisler bile !!!). Bazen karşılıklı bir konuşmada hangi karakter hangi sözü söyledi karıştırmak mümkün çünkü konuşanların kendine özgü bir konuşma tarzları yok. Mahfi hoca bazı detayları da gereksiz kullanmış. Mesela müfettiş Murat'ın evinin detayı sanki o evde katil ile bir mücadele olacakmış gibi verilmiş. Halbuki romanın hiçbir noktasında böyle bir aksiyon bölümü yok. Roman zaman zaman müfettiş Murat'ın "sabah kalktı, duşunu yaptı, piposunu yaktı" tekrarları ile adeta bir günlük havasına bürünüyor. Mahfi hoca belli ki bu romanı içinden geldiği devlet yapısının yozlaşmasını ve kamu ihalelerindeki usulsüzlükleri anlatabilmek isteği ile yazmış. Keşke bir cinayet romanı olarak lanse edilmeseydi.
İnferis
İnferisMahfi Eğilmez · Remzi Kitabevi · 20211,025 okunma