Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İpek

Sabah uyanınca sevinçliydim. Uyku, zamanımın dörtte birini, dakikaları saymadan geçirmemi sağlıyordu.
Reklam
Ne zaman vaktin var? dedi. Her zaman. Ona bu sözü söyleyemedim tabii. Her zaman vakti olanlara saygı duyulmaz.
İpek

İpek

, bir kitabı okumaya başladı
Korkuyu Beklerken
Korkuyu BeklerkenOğuz Atay
8.4/10 · 26,6bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ne büyük “ironi”dir ki bugün bu roman eleştirdiği küçük aydın tipinin başucu kitabı olmuştur.
Turgut Özben’in kaybolması somuttan soyuta yol alan bir kayboluştur. Turgut Özben, Selim Işık’ın özkıyımının nedenini araştırırken kendisinin de var olmadığını, bugüne kadar adeta bir kukla hayatı yaşadığını fark eder. Ergin olmayışı, özgürce seçimler yapamayışı yokluğunu işaret ettikçe, somut varlığı giderek silinir, özellikle iç sesi Olric ile iletişime başladıktan sonra Turgut Özben adeta bir zihin topu olarak ortalarda dolaşır.
Reklam
İpek

İpek

, bir kitabı yarım bıraktı
Günlükler
GünlüklerSylvia Plath
8.6/10 · 1.080 okunma
Bana öyle geliyor ki biz çocuk kalmış bir milletiz ve daha olayları ve dünyayı, mucizelere bağlı, ‘myth’lere bağlı bir şekilde yorumluyoruz en ciddi bir biçimde. Aklı başında bir Batılının gülerek karşılayacağı ve bize ölesiye ciddi gelen bir şekilde.
İpek

İpek

, bir kitabı okumaya başladı
Günlük
GünlükOğuz Atay
8.8/10 · 5,7bin okunma
67 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 saatte okudu
Çocukluğun Soğuk Geceleri
Çocukluğun Soğuk GeceleriTezer Özlü
7.5/10 · 16,6bin okunma
Yaşam, mutlak tutkularla dolu. Yaşamı sevmekle birlikte ölüme alışmak da büyüyor, gelişiyor. Güzellikler kazanıyor. Bu sevgiyi nasıl rahatlıkla uğurluyorsam, yaşamı da o denli rahat, o denli güzel uğurlamalı. Sevgilerimi doyumla devretmeliyim. Esintilerin yumuşaklığı, Akdeniz yağmurunun yoğunluğu gibi.
Reklam
Onu sevmeyi bir tutku haline dönüştürüyorum. Bu sevgide tüm sevgilerim, sevebilme gücüm var. Gelecekteki sevgileri de yaşar gibiyim. Geçmiştekileri de.
Saplantıların acıları, burada da sürüyor. Uyandığım an başlayan, uykunun derinliklerinde ancak biraz azalan acı. Arkadaşlarıma belli etmemeye çalışıyorum. Onlar şakacı, özgür “beni” arıyor. Bulamıyor. Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor. Onlar yemek yemeyi her zaman seviyor. Düzenli yemek yiyorlar. Duygusal coşkular yemek gibi beslemiyor onları. Onlar işlerine inanmış. Onlar “başkaldırmayı” savunurken, belli bir düzenin akışındaki yerlerini korumaya çalışıyorlar. Onlar, dolmuşa biner gibi evlenip, iner gibi boşanmıyor.
Coşkuyla başlayan hastalık, yerini büyük bir durgunluğa bırakıyor. Bu dayanılmaz sessizlik ve isteksizlik, eylemsizlik ne? Uyanır uyanmaz saplantılarla başlıyor gün. Yataktan hiç çıkamıyorum. Duyduğumu, okuduğumu, gördüğümü kavrayamıyorum. Yanımdakilerin konuştuklarını dinliyorum. Benim de katılmam gerektiği düşüncesiyle, ara sıra: -Evet, ya da; -Hayır. diyebiliyorum. Kafamda hep saplantılar. Kendimi sürüklüyorum. Aynı korkunç sıkıntıyla. İnsanlar arasına. Çünkü yerim, insanların arası. Sabah uyanınca, günün boşluğu korku veriyor bana.
Çünkü sinir hastalığı da bulaşıcı bir şey. Hem öyle mikrop almakla değil, bir insanın umutsuzluğunu derinden algılamakla bile geçebilir. O zaman gücün varsa kurtar kendini. Ne ilaç, ne şok. Hastalık ile sağlık arasındaki bağ o denli zayıf ki, bir şizofrenin otuz yıllık solgunluğunu, zayıflığını, iştahsızlığını, çürümüş dişlerini ve zamanı yitirmişliğini yakından duymak, şizofreni kokusunu koklamak bile hasta edebilir insanı.
-Sana ne oldu? Sensiz yaşayamam. -Yaşarsın. Herkes herkessiz yaşayabilir.
575 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.