Eskiden bir zât, haremiyle beraber büyük bir makamda bulundukları halde, maişet müzayakası yüzünden haremi demiş zevcine: "İhtiyacımız şediddir." Birden, altından bir kerpiç yanlarında hazır oldu. Haremine dedi: "İşte Cennet'teki bizim kasrımızın bir kerpicidir." Birden o mübarek hanım demiş ki: "Gerçi çok muhtacız ve âhirette de çok böyle kerpiçlerimiz var; fakat fâni bir sûrette bu zâyi olmasın, o kasrımızdan bir kerpiç noksan olmasın. Duâ et, yerine gitsin; bize lâzım değil." Birden yerine gitti. Keşf ile gördüler diye rivâyet edilmiş.
Onun da herkes gibi hayata dair cümleleri vardı
Virgülü ziyade kullanır, noktayı hiç hesaba katmazdı.
Yevmi’d dîn hakikatı ona da bakardı
Halbuki onun için sonsuzluk vardı...
***
“Bu uçsuz bucaksız kâinatın içerisinde, küçücük bir toz zerresiyim ben, işim ne bu dünyada, görevim ne burada?” Orada anlar, o yüksek tepelerde bulur, aradığı soruların cevabını insan. Gecenin sessizliğini delen bir baykuş sesi dekoru tamamlar. Gececiler iş başında. Üstelik rızkı da ağzında. Ve düşünür insan…
Selim GÜNDÜZALP
“Yok yok. Madem Allah beni seviyor, rızkımı da ağzıma kadar göndersin. Etrafımda da hizmetçilerim olsun. Her ihtiyacımı görsünler.”
“Evlat o dönemi biraz geçmedin mi? Bebekken öyle değil miydin?”
Muhiddin YENİGÜN
Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
Necip Fazıl KISAKÜREK