Duyumsadığın her şeye
En küçük önemi ver.
Söylemişti sensiz yaşayamayacağını
Unutma bunu, yeniden rastlarsan ona
Tanıyacaktır seni.
Bana bir iyilik yap, bu kadar çok sevme beni
Son kez sevildiğimde
Duymamıştım en küçük bir sevinç bile.
Kör ve sağır olmama rağmen seni hem görüyor, hem de duyuyorum oğlum" dedi…
aslında seni görüp duymaktan da öte, hem seni, hem de içinde yaşadığın dünyayı
düşünüyorum… sizler, hepiniz, içinde yaşadığınız dünya, Konstantiniye, her şey sadece ve
sadece benim düşüncemde varsınız…. “her şey ben ve benim düşüncelerimden ibaret olsa
da bu dünyada yaşamak zevkli bir şey" diyordu, "sen! oğlum! Sen benim zihnimde bir düş,
bir düşüncesin. Bana şu anda dokunuyorsun… Ama ben sana dokunamıyorum. Çünkü
düşlere dokunmak mümkün olabilir mi?
Derler ki ; ” Burada bir kelebek kanat çırpsa, Atlantik’te fırtınaya sebep olabilir. ” İşte biz her birimiz, tıpkı o kelebek gibiyiz fakat bir farkla; bizim kelebeğimiz fırtınaya sebep olmaz! O, kanatlarını açar fırtınaya karşı koyar. ”
Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire: Buraya kadar! dediler. Oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. Bütün sularda gölgeni seyrederdin. Üstelik, daha önce haber vermiştik derler. Her şeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik. Yaşarken eskidiğini ve eskittiğini söylemiştik.
Bir tanem!
Son mektubunda:
'Başım sızlıyor yüreğim sersem! ' diyorsun.
'Seni asarlarsa seni kaybedersem;
diyorsun;
'yaşıyamam! '
Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın kalbimin
kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlılarda
ölüm acısı.