Taś
İlk benim yüzüme rastladınız, en eskisiyim buranın,
Karnıyım dünyanın. Yeryüzünün ağrısı bendedir.
Kum ve kayaç benim.
Issızlık bilgisiyim ben, sessizlik bilgisi.
Dumanın ve kalmanın büyük planıyım.
Her şeyi gördüm, her şeyi. Suyun gidişini, ağacın çiçeklenişini.
Tekrar tekrar gördüm ben daha da görürüm. Büyük Zaman, benim.
Denizler dalgalar dövdü beni, sert rüzgârlar yurt bildi zirvelerimi.
Kırıldım, söküldüm, ufalandım; döndüm bitiştim tekrar kendime
açsan, kırsan, baksan; bütün yeryüzü, her zerremde.
Taş taşıdım, içim kendimden yorgun benim, dilim çok uzun bir yankı.
En eskisiyim ben buranın.
ilk aşkların coğu, namusa daha bağlı olur, daha bir temiz olur, herhalde ilerlemeleri daha yavastir; nicin bilir misiniz? kuskulu, kuruntulu olmasindan, cekingenliginden sanirlar ama degildir, ilk aska tutulan gonul, o bilmedigi duyguyla birdenbire sasiverir, hemen her adimda bir durup gönlünü buyüleyen o duyguyu derin derin tatmak ister; o büyü taze bir kalpte, baska her zevki unutturacak kadar güçlü olur. Bu o kadar dogrudur ki, hep kadin pesinden kosan bir adam bile aşık oldu mu - öylesine bir adam gercekten asık olur mu onu bilemem- o an zevke, hazza kosmayi unutur, hic degilse acele etmez..
bir insana kendi kendime yetemediğim için bağlıysam, o kişi ancak bir can simidi olabilir, aradaki bağın sevgiyle hiçbir ilgisi yoktur. Mantığa aykırı görünse de yalnız kalabilme becerisi, sevme becerisinin koşuludur.