Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ancak Stirner, dayanışma beğenisini ifade ederken “gerçek" ya da "mutlak özgürlük” kavramını metafizik bir taslak olarak algılar; yani özgürlüğün gerçeği ve sahtesi yoktur, özgürlük ya var ya da yoktur: özgürlük sadece somut olandır. Ayrıca özgürlük kavramı Stirner'de ikincildir, birincil olan Eigenheit'tir³: Eigner özgürdür, özgürlük Eigenheit'in içindedir. Stirner'in deyimiyle: özgürlük kendinizden arınmanızı öğretiyor, Eigenheit ise kendinize gelmenizi, kendiniz olmanızı. Kendi olan, erki doğrultusunda özgür olabilir. Erk sendeyse, özgürsün. (Ayrıca eğer tekin sosyal bir varlık olduğunu kabul ediyorsak, bu ilkeyi gerçekten onaylıyorsak, o zaman insanın eğitilmesine ve ahlâklaştırılmasına gerek kalmaz, çünkü o zaten sosyaldir. Eğitilmesi, ahlâklaştırılması onun asosyalleştirilmesidir. Ancak burada ezelden beri sürmekte olan köklü bir yanlış anlama var.*
İkincil kümeler yoksa, siyasal erk de yoktur; en azından yanlış yapmadan bu adla adlandırılabilecek siyasal erk yok demektir.
Sayfa 62
Reklam
🍃Seni sevdim Seni birdenbire değil usul usul sevdim "Uyandım bir sabah" gibi değil, öyle değil Nasıl yürür özsu dal uçlarına Ve günışığı sislerden düşsel ovalara Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü Yitik ceren arayı arayı anasını buldu Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek Soludum, üfledim, yaprak pırpırlandı Ağustos dindi Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi Seni sevdim, küçük yuvarlak adamlar Ve onların yoğun boyunlu kadınları Düz gitmeden önce ülkeyi bir baştan bir başa Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz Senet senet satılmadan önce Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp Tanrı parsellenip kapatılmadan önce Seni sevdim Artık tek mümkünüm sensin Gülten AKIN🍃
Foucault'un deyişiyle; "Dil erk yaratır, erk dile biçim verir." Judith Butler bu konuya, "Dilin bedenler üzerinde işleme gücü cinsel ezilmenin hem ardındaki neden, hem de ötesine giden yoldur. Dilin işleyişi ne büyülü ne engellenemez bir iş- leyiştir... Dil karşısında gerçeğin belli bir plastiği, yoğurulabilirliği vardır: Dilin gerçek üzerindeki eylemi plastik bir eylemdir " diyerek girer ve "Dili yeniden yoğurmak gerekir" tavsiyesinde bulunur.
Sayfa 70
Erk aktarımı öyle hassas bir meseleydi ki: Doğru okulda okumak, doğru arkadaşlar edinmek, mezun olup merdivenin ilk basamaklarını çıkmak gerekirdi...
Sayfa 506 - İTHAKİ YAYINLARIKitabı okudu
Bir Tür Figan
Ne zannediyordun ki? İdeal, prensip, ilke, hukuk, kanun, kural, yasa, norm, şerri ve beşeri ahkam hatta ahlak, adap, görgü ve örfe dair insanı erdemli kılan ne kadar kavram varsa, irili ufaklı ancak katiyen dağınık olan bu idealler, gerçeğe ve hakikate naçiz bir yakınsamaydı; yaşam denilen giz, aşkınlığı nedeniyle, bu yüzden hep ağır basıyordu!
Reklam
Sosyalizm ile komünizm eşitlik fikri üzerinde temellenir. Ama özgürlük pek dert edilmez. Bireycilik üzerinde temellendiğinden en azından özgürlüğün tohumunu içeren burjuva sisteminden daha kötü zorbalıklardır bunlar. Sosyalizm ile komünizmin temellendirdiği ise mutlak erk sahibi bir Devlet’tir. Bütün insanları bu canavarın, öldürülecek bir bedeni bile olmayan bu Mutlak Kral’ın altında eşit kılarlar. Her ikisinde de burjuvazi her şeyini yitirir, emekçinin ise kazanacağı hiçbir şey yoktur. Burjuva köle değilken köle olur; burjuvanın dengi olmuş işçi, kendini yeni bir efendiyle birlikte bulur ve önceden olduğu gibi yine köledir. Burjuva sisteminde bir emekçi, her şeye rağmen ve emeği sayesinde ya da şans sonucu veya herhangi bir başka gerekçeyle kendisi için biraz para toplayabilir, toplum içinde yükselebilir, belli bir oranda özgürlük –en azından paranın sağlayabileceği oranda– elde eder. Sosyalist ya da komünist rejimde ise hiçbir umudu yoktur. Bu, cehennemin yeryüzünde kusursuzca geçekleşmesidir ve cehennemde, göründüğü kadarıyla, herkes eşittir.
Can Yayınları
Popüler insanlar erk sahiplerinde kıskançlık uyandırır.
Usdışı inanç, ezebilecek kadar güçlü, her şeyi bilen ve saltık erk sahibi olduğu hissedilen bir güce boyun eğmekten; insanın kendi gücünden ve kuvvetinden vazgeçmesinden kaynaklandığı halde, ussal inanç bunun karşıtı olan bir deneyim üstünde temellenir. Biz bir düşünceye, kendi gözlemlerimize ve insanlığın gizilgüçlerine, ancak kendi gizilgüçlerimizin gelişimini, kendimizdeki gelişmenin gerçekliğini, us ve sevgiye ilişkin kendi gücümüzün kuvvetini duyumsamış olduğumuz ölçüde ve bu yüzden inanç duyarız. Ussal inancın temeli üreticiliktir. İnancımızla yaşamak, üretici bir şekilde gelir. Bu, üretici etkinlikten ve her birimizin bu etkinliği yüklenmiş olan etkin özneler olmamız deneyiminden ortaya çıkan bir kesinliktir. Buradan, (baskı anlamında) güce duyulan inancın ve güç kullanmanın, inancın tersi oldukları sonucu çıkar. Var olan güce inanmak, henüz gerçekleşmemiş olan gizilgüçlerin gelişmesine inanmamakla özdeştir. O, yalnızca kendini açıkça gösteren şimdi üstünde temellenen geleceğe ilişkin bir önbilidir (kehanet). Ama bu önbili insansal gizilgüçlere ve insansal gelişime ilişkin son derece usdışı dikkatsizliği yüzünden büyük bir yanlış hesap şekline dönüşür.
Sayfa 223Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.