“Herkesin sonu hak ettiği gibi olsun.”
Sivas’ın bir köyünde geçen hikaye, okuyucuya biraz masalımsı biraz da destansı bir okuma deneyimi sunuyor. 1970’lerin Anadolu topraklarında sıkça namı duyulurdu taş kalpli ağaların, köylüye zulmeden gaddar toprak beylerinin. Bu hikayenin de kaderini etkileyen Ferman Bey ve Yağmur Bey'di benim gözümde.
Yağmur Bey'in açgözlülüğü yüzünden kumarda kaybettiği paraları kızını Zemheri'yi, oğlu Erkan'a vermesini isteyen Ferman Bey, domino etkisi misali kötülükleri tetikledi. İstenmeyen evliliğe zorlanan Zemheri kaçıp Yamalı Köyü'ne sığındığında, kızı bulamayan Ferman Bey'in eziyetleri ayyuka çıktı. Zemheri, Ali, Fatma, Kemal, Hurdacı Ahmet, Rabia Ana ve daha nicesi... Kötülükleri ve bencillikleri yüzünden hayatlarını mahvettikleri insanlar. Etme bulma dünyası misali, devran dönecek mi, kim bilir?
Tam bir Anadolu köy hikayesi Yeşilçam tadında olan bu kitabı okurken, Rabia Ana'nın torunu Kuşçu Ömer'in Ak Güvercin sevdasını ben de yüreğimde hissettim.
Ak Güvercin'in huzur veren taklalar atarak gökyüzüne havalanmasını izlerken, sanki seyirci bendim. Yeşil Sultan'ın bahçesi olarak anılan Rabia Ana ve Hurdacı Ahmet'in evlerinin gizemli bahçesinin tasvirleri, beni o bahçedeymiş gibi hissettirdi.