Kültürümüzde genç erkek, cinsel arenada meydan oku ve fethet parolasıyla şartlandırılır. Genç akranları tarafından, olabildiğince çok kızla "birlikte olma" beceresiyle pekiştirilir. "Sağlıklı" olsun ya da olmasın, bu onun toplumsal mirasıdır: mücadele ettiği, cesurca üstesinden gelmeye çalıştığı ve kendinden nefret etmesine yol açan bir miras. Öte yandan geleneksel olarak kadınların çoğu cinselliği, kalıcılığa ve evliliğe giden bütünsel bir sevgi ilişkisinin bir parçası olarak görmeye koşullandırılmaktadır.
Herb Goldberg Yürek Yemiş :)
"... Erkek çocuklar fiziksel olarak kızlardan daha saldırgandı ancak... 'oyuncak ayı' gibilerdi. Davranışları oldukça doğrudan ve aktifti. Tersine... Saldırgan olan kızlar ise 'dürüstlükten uzak ve sinsi olma' eğilimi gösteriyordu."
Reklam
Yaygın bir kültürel mite göre kadın-erkek ilişkisinde kadın daha bağımlıdır. Erkeğin coşkusal açıdan sığ olduğu ve bir kadınla derin, yakın bir duygusal ilişki kuramadığı söylenir. Ne var ki klinik deneyimleri, bu “sığlığın,” erkek tarafından kendi duyarlığını ortaya vurmaktan kaçınmak için kullanılan bir özkoruyucu araç olduğunu düşündürmektedir. Yani, erkek, kadına yönelik yakınlık duygusuna ve bağımlılığa direnir, çiinkii kadtn bir kere bilinçaltı savunmasını aştığı an, erkek, derin ve neredeyse tam bağımlılık derecesinde kadına bağlanır.
Aldatmamak İçin Evlenmiyoruz :)
Evli erkeklerin yaklaşık dörtte üçünün evlilik dışı ilişkiye yönelik arzu dile getirdiğini ve yüzde 50'sinin bu tür ilişkilere girdiğini göstermiştir.
On iki yaşındayken bir keresinde ağladığım için babam benimle alay etti. O anda, bir daha asla ağlamayacağıma yemin ettim. Ve bu yemini yıllarca tuttum. Sonunda ağlamanın iyi bir şey olduğunu, erkeklerin de ağlamaya ihtiyaç duyduğunu kavradığım zaman, artık ağlamayı beceremediğimi fark ettim.
Kendim için kaygılanamayacak kadar yaşlı ve yorgunum.
Reklam
Genç bir kadının peşinden koşan yaşlı bir erkeğin, "bunak, yaşlı erkek" mi yoksa "asri ve ilginç" mi olduğu, çoğu durumda parasına ve konumuna bağlıdır.
Erkek, ana rahmine düştüğü andan itibaren kadına derinlemesine bağımlıdır. Bunun kökleri ve nedenleri, erken yaştaki toplumsal ve coşkusal şartlandırmada yatmaktadır. Bir embiryo ve fetüs olarak plasentaya bağımlıdır. Doğumdan sonra memeye bağımlıdır ve çocukluğunun ilk dönemlerinde temel insan ilişkisi olarak annesine derinlemesine bağlıdır. Onu kucağına alan, beşiğini sallayan, temizleyen, rahatlatan ve giydiren annedir. Onun sınırlarını belirleyen, ona doğruyu ve yanlışı öğreten, övgüyle ödüllendiren veya cezayla kontrol eden annedir. Kız çocuğu da bir kadın figürü olan anneye bağımlıdır, ancak ruhsal gıdası için ereğe yönelik kıyaslanabilir derin bir bağımlılığı yoktur. Güçlü olma ve ilişkiyi tam anlamıyla kendi kontrolünde tutma fantazisini sürdürmek için, bir kadının onu kontrol etmesine ya da ona egemen olmasına göz yummama konusundaki kabadayılığına ve yaptığı gürültü patırtıya karşın, bilinçsizce, kadını kedi cankurtaran halatı —yaşama bağı ve enerji kaynağı— olarak görmeye başlar. Birçok yetişkin erkek, bir kadınla temel bir ilişki kurduktan sonra, diğer ilişkilerinin neredeyse tamamını bırakmaktadır. Bağımlılık giderek daha bir yoğunlaşmakta ve kadın onu terkettiği taktirde yaşadığı kriz çoğu kez yaşam sarsıcı olmaktadır.
"Bu dünyada aynı anda hem hissetmenin hem de güven içinde olmanın hiç bir yolu yok."
Sayfa 81
Geçmişte kadın kendi cinselliğini inkâr ediyordu. Cinselliğin, kadının değil erkeğin ihtiyacı olduğu düşünülüyordu.
702 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.