Ey, Oğul! Gençsin. Uslanmış ömrün 21.yüzyılın ilk çeyreğine denk geldi. Aklını formatlayan, zamanın hakim doğruları. Sen sen ol, alâkalı delillerin bütününe vakıf olmadığında, aklının çıkarımlarına güvenme. Her daim gerekli, velâkin yeterli değildir akıl.
Ey, Oğul! Herşeyi anlamaya kalkan, öfkeden ölmeyi göze alır derler. Bilesin ki, akılla
Bütün bu çıngıldaklar
Pencerenin ağzına asılı,
bütün bu fırıldaklar
Bütün bu pervaneler
Bütün bu değirmenler,
Bütün bu uçurtmalar ve uçaklar
Poyrazın doğrultusunda...
Gülibrişim mimoza ve manolya, kavak
Yaprakları dahil,
Bütün bu kıpır kıpır insanlar
Elleri kolları ve kulaklarıyla
Ve erken öten bir horozun sesiyle
Kaçmışlar öbür dünyaya şimdiden
Seslerini bırakmışlar geriye
Bu ölümlü dünyaya yadigar...
Tavuklar, horozlar, bizden erken uyanıyor. Kurt kuş, bizden erken uyanıyor. Biz niye geriye kalıyoruz? Hatta bazı horozlar, bizi daha tez uyandırmak için, daha erken ötüyorlar. Ama niçin erken öten horozun boynunu vuruyoruz?
Bu kadar ilerici, aydın, Atatürkçü ve milleti ile birlik olmuş, köylüyü de şehirliyi de medeniyet yolunda aydınlatan, birleştirici, öğretmenleri ve eğitimcileri çok iyi anlayan, eğitim sisteminin eğrisi doğrusu hakkında akılcı çıkarımlarda bulunan bir sosyoloji profesörünün yazılarını okumak ne büyük şans diye düşünerek bitirdim bu eseri.
Doğal seleksiyona göre hayatta kalabilmek için konjonktüre ayak uydurman gerekir. Ya hep birlikte ya da hiç . Erken öten horozun boğazını cıkkkk diye keserler. Ya da kümese kapatırlar. Yani insanlığın gelişim süreci biraz yavaşlamış oluyor bu nedenle. Ama kötü olan şu. Susturulanın üzerine bastırilan her neyse yan etkisi oluyor ne yazikki etkiye tepki meselesi.