“Hayır, özgür değilsin, dedi. Senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden biraz daha uzun; hepsi bu kadar! Senin patron, uzun ipin var, gidip geliyor, kendini özgür sanıyorsun.”
Benim de hayranı olduğum Nietzsche’nin hayranı olan Nikos Kazancakis’in eseri Zorba ile sizlerleyim. Okurken zor günlerden geçtiğimiz için zorlansam da verdiği tat lezizdi. Çünkü ben de kitap yazmak istesem bu konuları yazardım diye düşünüyorum. Belki de bunu yazarken bile Zorba kadar cesur olamadığım için hayal kırıklığı yaşıyorum kendimce.
Anlatıcı ‘Patron’ diğer adıyla ‘Kağıt Faresi’ bizi Zorba ile tanıştırıp Girit adasına yolculuğa çıkarıyor. Beraber Zorba ile iş kuran Patron işleri Zorba’ya devrederek hayat hakkında anlam arıyor. Peki Zorba kim? Zorba; olmak isteyipte olamadığımız, bazen yanlışları olsa bile yanlışıyla kendini sevmeyi öğrenmiş, çok yönlü, sorgulamayı bilen, özgür olmak isteyen 65 yaşında tutkulu bir adam. İnsanın özünü bildiği için, insandan hem tiksinen hem de yeri geldiğinde insanı kutsayan biri.
Patron ise okuduğu kitaplarda hayatın anlamı arayan, tatmin olmadıkça Zorba’nın sohbetine sığınan, korkağın teki dersem herhalde ağır olmaz. Okudukça Patron’da zaman zaman kendimi gördüm. Bunu kötü anlamda değil de özeleştiri olarak söylemek daha doğru olur bence. Eminim yazar da romanda kendini Zorba olarak değil, Patron olarak tanımlar.
Patronların azaldığı, Zorba’ların arttığı bir dünya olması dileğiyle. En azından düşman kim dost kim bilinir ve daha güzel gelecekler bizleri bekler