Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Kitabın dili oldukça yalın ve anlaşılırdı. Kitabın konusu ve ismine baktığımızda salt bir sistem, düzen eleştirisi yapacak diye düşünüyoruz. Gerçekten de öyle yapıyor. Eleştirileri genelde Almanya üzerine ve Alman anayasası, televizyonları, gazeteleri, eğitim sistemleri üzerine yapmış. Tabii bu demek değildir ki biz
Birkaç ay önce biri, insanların güven konusunda ne düşündükleri üzerinde bir anket düzenledi.
Sonuç: Yanıtlayan paralıysa güvene çok az önem veriyor, ama yoksulsa güveni önemsiyordu.
Öğrettiklerine, öğretenlerin yabancı olması gündelik bir olaydır. Bir insanın bir şeyler yapıyor olması, o işle ilgili bir bilinç sahibi olması gerektiğini göstermemektedir. Yani bir kişinin bir şeyi yapması ne yaptığını bilmesi demek değildir.
Okulların bize devletin niteliği üzerine verdiği bilgiler gereksiz ve sıkıcıdır ve de düşüncemizin gelişimini önleyen, altından güçlükle kalkabileceğimiz bir yüktür.
Belirsizlik, samimiyetsizliğin kötü bir biçimidir. Hem doğruyu söylemeyen hem de yalanı beceremeyen kişi, ister istemez lafı eveleyip geveler. Buna karşın genellikle paçayı sıyırır, çünkü çoğu insan soru sormayı görgü kurallarına aykırı bulur. Soru sormaktan utanmak kötü bir eğitimin sonucudur.
Bugün okuldan, televizyondan ve gazetelerden
edindiğimiz bilgilere göre, demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Peki iktidarın çoğunluğun eline geçtiği tarihi nokta hani?
Nasıl yaşayacağımızı biz kararlaştırsaydık, ne diye bizleri, herhangi bir öğrenci ile konuşurken bile kompleksler içerisinde kıvrandıran bir eğitimi kabul edecektik? Neden diğerlerinden daha kötü eğitim gören insan grupları olsun? Neden başkasından daha fazla birşey biliyorlar diye, insanlar bazı kişilere say gı göstersin? Nasıl yaşayacağımıza biz karar verirsek, devletin bugüne dek, yiyecek maddelerinin yokedilmesi için ve zenginlerin vergi iadesi biçiminde hediye ettiği paraları geri alırız: Bu para, hepimiz için daha çok sayıda daha iyi okullar kurmamıza yeter. 4 saat gereksizse, neden, hergün kısa bir öğlen molası ile yorgunluktan bayılana kadar 8 saat çalışalım? Ve neden her zaman aynı kişi ayak işlerini yapsın, hareketsizlikten dolayı erken ölüyorlarsa neden profesörler çöp bidonlarını boşaltmasın?
Okullardaki ders programına, gazete, radyo ve televizyon programlarına karşı kendimizi savunmazsak, kafamızdaki düşünceler, düşmanımız olmaya devam edecektir.