Tarih kavramı üzerine oldukça güzel tezahürleri sıralayan Benjamin, kültürel mirasların barbarlık olduğunu ileri sürmüştür. Bu iddiasınıda kazananların kaybedenler üzerinden yükselme kaydettiği ancak bu yükselmede kaybedenlerin acısının paylaşılmadığını dile getirir. Dolayısıyla, salt olarak kazananların coşkulu söylemlerinin duyulduğuna dikkat çeker. Bununla birlikte, moda fenomeniyle ilgili ise modanın daima geçmişin ormanlarında dolaşılıp avlanılan şeyler olduğuna dair bir betimleme yapar. Hikaye anlatıcısı başlıklı bir bölümede sahip olan kitap da hikaye anlatıcısının önemini niteler. Şimdilerde deneyimden yoksun anlatımlar olduğunu, artık insanların hikaye anlatıcılarını dinlemediği ve hatta hikaye anlatıcılarınında silikleştiğinden dem vermuştur. Son bakışta aşkı nitelerken Baudrillard'ın şiiriyle pekiştirme yapan Benjamin aylak gezginden bahseder. Onun o sisli ve kalabalık şehir hayatında aşk'ın ilk bakışta olan değil son bakışta hafızaya kazınan sahne olduğunu belirtir. Son olaram, yalnız yemek yeme gibi veya yalnız gerçekleştirilen birtakım şeylerin bir spartalı yaşamı olduğunu da nitelemiştir. Ancak, şahsım olarak yalnız yemek yemekten oldukça haz alırım :)) Bu da kendimce eleştirim olsun. Sonuçta, Benjamin'in bakış açısını anlayabileyeceğiz ve bence keyifle okunabilecek bir eser.