Merhum amcam 1949'da hacca geldiğinde, benim Şıh Abdülgafur Efendi'nin derslerine devam ettiğimi hatm-i hâcelerine gittiğımı işitmiş olduğu için, “Babam! Beni Şıh Abdülgafur Efendi'ye ne zaman götüreceksin?” diye sormuştu. Götürdüm, Şıh Efendi ile görüşüp konuştular. Amcama sordu: “Şeyhiniz kımdi Hoca Efendi?” “Şıh Zeynelâbidin Efendi idi. Medine-i Münevvere'de medfundur.” “Evet, Ali Ulvi'nin pederinin şeyhi de o zat imiş; söylerdi...” “Efendim, biz kardeşim merhum İbrahim Efendi ile aynı dergâhın dervişleri, aynı medresenin talebeleriyiz...” Amcam böyle söyleyince Şıh Abdülgafur Efendi, memnun oldu: “Bu söz çok güzel bir müjde yahu, dedi. Aynı dergâhın dervişleriyizde kalmayıp da aynı medresenin de talebeleri olmak, Müslümanların, bilhassa bugünde en fazla ihtiyacı olan şeydir. Zülcenaheyn olmak budur. İlim adamı Peygamber-i Zişan'ın il mine vâris olan kimsedir. Mutasavvıf da ameline, ahlâkına, manevi âlemine vâristir. İkisi birden olmalı. İki kanatlı kuş gibi. Tek kanatlı kuş uçamaz...”
(yemin) Abdurrahim karakoç Allah şahidim ki seviyorum
Canım sağ oldukça rahmetli babam; Susarsam, hakkını helâl etmesin. Ak sütün emziren ihtiyar anam, Susarsam, hakkını helâl etmesin. Yerindedir daha aklım, iradem
Reklam
Alman ırkının dünyaya hükmetmesi hayaliyle ortaya çıkan, mükemmel hitabeti ve etkileyici kişiliği ile milyonları peşinden sürükleyen Hitler, on yıllık saltanatı boyunca adeta dünyayı yaktı, kendisi de bu alevler içinde boğulup gitti. (Celâl Bayar)
Ve kalp, hep ritmini bozanları sever… -Ertuğrul Bayram
Sabahın özlemini çeken gece gibi, Tanımaya fırsatımız olmadı birbirimizi... )Ertuğrul Bayam)
“Bir gün amcam Hacıveyiszade ile yakındaki bir sebze pazarına gittik. Meydanın orta yerinde elinde şemsiyesiyle bir ihtiyar, bahçesinden topladığı patlıcanları küçük bir çuvala koymuş, çuvalın ağzını açmış müşteri bekliyor… Amcam vardı. Adamcağıza selam verdi. “Kaça babam?” dedi. “Şu kadara.” Peki! Pazarlık etmedi. Adam patlıcanları bizim sepete döktü, çuvalını aldı. Sepeti eve götürdüm. Yengem şaştı. “Allah’ın kulu kaç gün pişireceğiz bunları? Burada bir çuval patlıcan var!” Sonra bunu yengem amcama da söyleyince, amcam şöyle demiş: “Koskoca insan. Hangi köyden geldi, bahçesi neredeydi kim bilir? Ekti, dikti, suladı, toparladı, pazara kadar yayan, geldi… Hanım, pişireceğin kadarını pişir, pişiremeyeceğini komşulara dağıtıver. O anda o adamın malını satıp, kurtulup, çuvalını silkeleyip, şemsiyesini alıp bir gidişi var evine… Onun oturduğu yerden kalkıp, ferahlayıp, çuvalını katlayıp koltuğunun altına alıp evine gitmesinden aldığım zevk, pişireceğin patlıcandan kıymetli geldi bana… Komşulara veriver, komşular yesinler… O Müslümanın gönlünü aldık ya, patlıcan yemeğinden de kebabından da zevklidir.”
Reklam
494 öğeden 281 ile 290 arasındakiler gösteriliyor.