Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gizem ERYENER

Gizem ERYENER
@eryenergizem
“ A library is a hospital for the mind”
"İnsanların en iyi yönlerini ortaya çıkarmak söz konu­ su olduğunda dağa tırmanma durumu gibisi yoktur. Kimse sizi, zirve­ye ulaşmak amacıyla zihninizi ve bedeninizi çok büyük bir baskı altına sokmaya zorlamaz... Yoldaşlarınız yanınızdadır, ama zaten hepiniz ay­nı duygular içindesinizdir, hepiniz aynı şeyi yapıyor olursunuz. Yirmin­ci yüzyılda bu insanlardan daha fazla kime güvenebilirsiniz? Sizinle ay­nı özdisiplini arayan, içlerindeki derin bağlılığın sesini dinleyen insan­lardan? Başka insanlarla böyle bir bağ kurmak bile, insanı kendinden geçirmeye yeter."
Reklam
“İnsanın hayattaki büyük derslerinden biri kendini frenlemeyi bilmesi, daha da önemlisi ise kendini bazı işlerden ve insanlardan yoksun bırakmayı öğrenmesidir. Değerli zamanımızı yiyip bitiren önemsiz uğraşlar vardır. Sizi ilgilendirmeyen, üstünüze vazife olmayan işlerle meşgul olmak, boş durmaktan daha yanlıştır. Özenli bir insan başkalarının işlerine müdahale etmemeli, diğerlerinin de kendi işine karışmalarını engellemelidir. İnsan önce kendi işiyle ilgilenmek zorundadır, herkese yararlı olmak zorunda değildir. Arkadaşlar için de aynı kural geçerlidir. Arkadaşınızın verdiklerini kötüye kullanmamalı veya verebileceklerinden fazlasını istememelisiniz. Özellikle kişisel ilişkilerde, her şeyin fazlası zarardır. Bilgece ve ölçülü bir yaklaşım, herkesin iyi niyetini ve itibarını en iyi biçimde korur, böylece dostluğun nimetleri de zamanla yıpranmaz. Böylece hem en iyiyi seçebilecek deha ve özgürlüğe sahip olur hem de beğeninin yazılı olmayan kurallarına asla ters düşmezsiniz.”
176 syf.
·
Puan vermedi
Hayır Diyebilme Sanatı
Hayır Diyebilme SanatıMüthiş Psikoloji
7.8/10 · 11,6bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
120 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Bilinç Akışı~
“Uzun süre tasarlanmış bir intihar diye düşündüm, umutsuzluğun birden çıkarttığı eylem değil.” Anlatıcı bilinç akışı tekniği ile anlattığından dolayı, tüm cümleleri otantik..Üç genç piyano virtüözü olan arkadaşlardan, Wertheimer’in öz kıyımını arkadaşı Bernhard’dan dinliyoruz, dinlemek dediysem adeta kafasının içindeki anılara tutunup sanki o restaurantta biz de yanı başında oturuyor gibi dinliyoruz..Glen’in piyano dehası olması, Wertheimer’in ise onun gibi olmayacağını anladığı andan itibaren ‘bitik adam’ olması, varoluş kaygılarının içinde boğulması, günden güne yok olması..Glen’in eceli ile piyano başında ölmesi, Wertheimer’in kendisini öldürmesi, en başarılı deha olmak istemesi, en büyük arzususunun bu olması ama hiç bir zaman Glenn’i geçemeyecek olmasını anlamasıyla, Glenn’den sonra intihar etmesi..Umutsuzlukla olan bir eylem değil, üzerine düşünülmüş bir eylem olduğunu kanıtlar nitelikte..Sanki bir itiraf, sanki bir neden arama, sanki bir farkındalık eseri gibi.. Kitabın üslubu, anlatış tarzı, konusu itibar ile beni etkiledi..Thomas Bernhard’tan okuduğum ilk kitap, fakat sonuncu olmayacağı kesin..
Bitik Adam
Bitik AdamThomas Bernhard · Yapı Kredi Yayınları · 20201,462 okunma
Reklam
Varoluşumu duygusallığa feda etmek benim tarzım değildir.
168 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Victor Frankl’dan okuduğum üçüncü kitabı bu, “insanın anlam arayışı” kitabının devamı niteliğinde gibi. Frankl, toplama kampında yaşadığı acıları anlamlandırarak kendi hayatını gözlemleyerek logoterapi kuramını ortaya koyması benim için otantik bir kuramcı olmasını sağlıyor. Freud’a göre haz, Adler’e göre güç, Frankl’a göre anlamın önemi
Duyulmayan Anlam Çığlığı
Duyulmayan Anlam ÇığlığıViktor E. Frankl · Totem Yayınları · 2018653 okunma
Çağdaş edebiyat, kendini anlatmayla (dışavurmayla) -kendini teşhir etmeyi söylemeye gerek yok- sınırlı kaldığı ve bununla yetindiği sürece, yazarının boşunalık ve anlamsızlık (absürdlük) duygusunu yansıtır. Daha da önemlisi, anlamsızlık (absürdlük) yaratır. Bu da anlaşılabilir bir şeydir, çünkü anlam yoktan yara­tılamaz, keşfedilmesi gerekir. Anlam (sense) yaratılamaz, ama anlamsızlık (nonsense, saçmalık) yaratılabilir. Bu durumda anlamsızlık duygusuna yakalanan yazar elbette boşluğunu anlamsızlıkla (nonsense) ve saçmalıkla (absürdlük) doldurmaya çalışacaktır. Ama başka bir seçenek daha vardır. Çağdaş edebiyatın, gü­nümüzdeki kitle nevrozunun başka bir semptomu olarak kal­ması gerekmiyor. Terapiye de pekala katkıda bulunabilir. Yaşa­mın görünürdeki anlamsızlığından ötürü umutsuzluk cehenne­mini yaşamış olan yazarlar, çektikleri acıları, insanlık mihrabına bir kurban olarak sunabilirler. Kendilerini okura açmaları, aynı durumdan muzdarip okurun sorununu yenmesine yardımcı olabilir. Yazar en azından okurda bir dayanışma duygusu yaratılma­sına katkıda bulunabilir. Bu durumda semptom terapi olur. Ama eğer çağdaş edebiyat bu tedavi görevini yerine getirecekse, başka bir deyişle tedavi potansiyelini gerçekleştirecekse, nihilizmi sinizme dönüştürmekten kaçınması gerekir. Tıpkı yazarın kendi boşunalık duygusunu okurla paylaşmasının yanlışlığı gibi, va­ roluşun anlamsızlığını (absürdlüğünü) savunmak da inançsız (sinik) bir sorumsuzluk olacaktır. Yazar, okuru umutsuzluğa karşı bağışıklık kazandırma becerisinden yoksunsa, en azından okura umutsuzluk aşılamaktan 'kaçınmalıdır.
Kendini görmeyen sağlıklı bir göz gibi, insan da kendini unutup görmediği, kendini verdiği zaman en yüksek işleyiş düzeyine ulaşır. Kendini unutmak duyarlılığı artırırken, kendini vermek yaratıcılığı artırır.
Bana içgörü kazandıran duygularım güzel ve haz verici olanlar değildi. Aksine, bu zamana kadar en fazla karşı koyduğum duygularımdı: kendimi rezil, küçülmüş, kötü, aciz, utandırılmış, haddini bilmez, kinci ve şaşkın hissetmeme, özellikle de yapayalnız ve mutsuz olmama neden olan türden duygular. Fakat ben ancak bütün bu hallere girip bunları yaşadıktan sonra yaşamımdaki hiçbir kitapta bulamayacağım bir şeyi içimden çözmeye başlayarak anladığımdan kesinlikle emin oldum.
Reklam
Böyle kişiler “belli duyguları kendinden uzak tutmayı” daha küçükken bir sanat haline getirmişlerdir. Çünkü küçük bir çocuk duygularını ancak yakınında onu bu dışa vurduğu duyguları ile kabul eden, anlayan ve ona kendi duygularıyla eşlik eden bir kimse bulunduğu zaman yaşayabilir.
Her yaşam yanılsamalarla doludur; bu da, sanıyorum, gerçek bize çoğu zaman dayanılmaz göründüğü içindir.
144 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Kitabın ismine bakarak kafamızda oluşan tablonun tam tersi bir kitap. Kişinin, erken çocukluğunda yaşadığı yanlış yetiştirilme şekillerinin, travmalarının yetişkinliğinde ortaya çıkışının yansımalarını görüyoruz. Travmayı travma yapan en yegane şey ;olayı, durumu anlamlandıramamaktır. Babasını kaybetmiş bir çocuğunu ölümü anlamlandıramaması, tacize uğramış bir çocuğun anlayamaması gibi. Yazar bir çok vaka örnekleri ile, adeta çocuklukta yaşanan olumsuz durumların, yetişkinlikte normal olmayan davranışlara, suça, bunalıma girmesini kanıtlamış nitelikte. Örneklerin somut olması, koşullu sevilen çocuğun yetişkinlikteki ruh halini, “büyüklük tutkusunun” bunu yaparsam ebeveynlerim beni sever durumunu yetişkinlikte partnerine ya da arkadaşlarına da devam ettirmesini görüyoruz. Sevginin bir çok dilinin olduğunu, çocuğa verilen sevginin ne denli önemli olduğunu, koşullu sevgi mi, bedel ödenilen bir sevgi mi yoksa ihmal edilmiş sevgi yoksunluğu yaşayan bir çocukluk geçirdiği mi yetişkinlikte ruhsal durumundan anlaşılmaktadır. Çocukluk yıllarının çözülmemiş olguları, ihmal edilmiş tarafları, bastırılmış duyguları, ifade edemediği durumları terapi yöntemi ile çözüme kavuşacağını da belirtmiş yazarımız.
Yetenekli Çocuğun Dramı
Yetenekli Çocuğun DramıAlice Miller · Profil Yayıncılık · 20213,046 okunma
69 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.