+ Şimdi paralı bir adam çıksa karşımıza, hem çok paralı bir adam; şu dünyada biraz da insanca yaşamak için eşekler cennetine gönderir miydin onu? - Şüphesiz ki hayır! diye karşılık verdim. Hiç kimse mutluluğunu bir başkasının hayatıyla satın alma hakkına sahip değildir. + Ya!.. Öyle mi dersin... Bunlar kitap laflarıdır oğlum; kitaplarda yazar. Bu saçmaları ilk olarak yumurtlayan efendi, başı darda kalsa, gözünü kırpmadan canını alırdı bir başkasının. Hiç kuşkum yok bundan. Hak! Senin hak dediğin şey budur işte!..Herkes şu ya da bu biçimde işte bu hakka dayanarak işini yoluna koyar! Anladın mı?
Oğuz, Peçenek, Başgırt Ülkeleri
...Yolunu şaşırmış eşekler gibi bir dine inanmıyor ve başvurmuyorlardı, akıllarına göre hareket ediyorlar(1), hiçbir şeye ibadet etmiyorlar, büyüklerine "rabb" diyorlar(2). Dipnot 1: Metinde "Akıllarına danışmıyorlar" şeklinde. Doğrusu "Akıllanıra göre hareket ediyorlar, bir kitaba başvurmuyorlar şeklinde olmalı. Dipnot 2: Burada "rabb" kelimesi büyük manasına, Allah manasında değil. Ayrıca Oğuzlar Şamanizm dediğimiz ilkel kabilelerin dinindeydiler... Dinsiz değillerdi...
Reklam
Evvela okuyucum; bunlar hikâye değil tarihtir. Jacques'ın edepsizliklerini anlattığın zaman kendimi Tiberius'un hovardalıklarını anlatan Suetonius'dan daha suçlu bulmuyorum. Zaten Suetonius'u okursanız onda hiçbir kabahat balmazsınız. Neden Catullus'u, Martialis'i Horatius'u, Juvenalis, Petronius'u okurken
Sayfa 209Kitabı okudu
Kabadayılıkta ayak direyenler sadece eşekler ve eşek soylulurdır ;ama onların ki de duvarın önüne kadardır. "
Mısır'a kadı oldu
Bir gün Hoca, yine eşeğini kaybeder. Eee, bu kaçıncı! Artık canına tak eder. “İllallah bu taş kafalının elinden! Aklını başına alsın da, biraz da o beni arayıp bulsun!” diye söylenir. Aramaz. Aradan, günler aylar geçer. Eşek ne döner gelir, ne bir kuru selam gönderir. Günlerden bir gün Hoca eşekler başı Deli Ömer’ i görür: “Bu herifin azıcık kulağı deliktir. Şunun bir ağzını arayayım!” der: “Ömer Efendi, bizim eşeği gördün mü?” “Duymadın mı,” der Deli Ömer; senin eşek Mısır’a kadı oldu!” Bunu duyunca, Hoca başını sallar: “Tevekkeli değil; ben bizim çömeze ders verirken, o da kulaklarını dikip dinliyordu!”
Oysa bizim göreviniz -Kur'an'ın tabiriyle-³ Kitap yüklü eşekler olmak değil, hakikat yolunun birer eri olmaktır. Beni bu amaca yaklaştırmayan her bilgi eksiktir, yüktür, hamallıktır. ³ Cuma 62/5
Reklam
Dayanıklı eşekler :)
“ ‘Yaşamı taşımak zordur’ diyorsunuz. Diyorsunuz da neye yarardı o zaman sabah gururla taşıyıp akşamları ona teslim olmanız. Evet, zordur yaşamı taşımak. Ama bu kadar da nazlı olmayın. Hepimiz dayanıklı eşekleriz, erkeğiyle, dişisiyle.”
#alıntı
Sarılmak neden güzeldir bilir misin? Çünkü sağ tarafta kalp yoktur, ve orası hep boştur... Sarılınca, sağ yanını onun kalbi doldurur...
"Bu çocuklara anlatmalı. Yaşamımızın hiç de kolay olmadığını filan. Araba, ev almışsak ne olmuş? Kıçustü oturup rahatımıza bakmadık ya... Hem evimizin işini gördük, çocuklarımızı büyüttük, hem de eşekler gibi çalışıp para kazandık. Kolay sanıyorlar. Kaldırımlara oturup onu bunu küçümsemek, pis pis gülmek iş sanki."
Sayfa 102 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
#alıntı
İnsanlar, insanca davranışı beceremezlerse, kedilerin mutluluğuna bile özenirler.
Reklam
Demokrasi ve zorbalık
Dedi ki: Demokraside atlar ve eşekler öyle serbest öyle mağrur yürümeye alışırlar ki, yollarından kaçmayana çarpar geçerler... Bütün bunların biri- ke birike ne kötü bir sonuca varacağını kestirebi lirsin. Vatandaşlar o hâle gelir ki, bir yerde baskı- ya benzer en ufak bir şey gördüler mi, kızar, ayaklanırlar; yazılmış yazılmamış bütün kanunları hiçe sayar, kelimenin tam anlamiyle başına buyruk kalmak isterler... Zorbalığın kaynağı da budur.)
Gençler artık hiçbir şey öğrenmek istemiyorlar, bilim geriliyor, tüm dünya tepetaklak olmuş, körler körleri yönetiyor ve onları uçuruma sürüklüyorlar, kuşlar daha uçmayı öğrenmeden yuvadan ayrılıyor ,eşekler çalıyor öküzler oynuyor.
İzlenimler
1. Geceden kalan hava, Sabahı selamlıyor. Güneş tepenin ardında, Havlamayalı on iki dakika oluyor köpekler, Kediler büsbütün uykuda, Kol gezen eşekler ve atlar, Ve Çöpçüler dünden kalanlarla.
••• Aaaah, ah... O ne alçaktır ooo... O ne ahlaksızdır oo... Monşer, onu ben bilirim, ben!.. •••
Nesin YayıneviKitabı okudu
Kanada'dan aldığı kalın gömlekleri eski ayakkabılarını, kar külahını giyer, geyik başlı bastonunu koltuğunun altına sıkıştırır. Zulmedecek, kendi üstünlük hastalığını şehvet gibi tatmin edecek bir biçare insan arardı. Yüzü ve dudakları al al, bıyıkları kıpkırmızı olduğu halde bir yeşil gülümseme ile dört yanına bakardı, üstü başı, omzu kıçı bir hizada korkunç bir mahlûktu. Hiçbir hayvan, onun kadar çirkin olamazdı. İhtiyar çöpçü atları güzeldi. Uyuz eşekler güzeldi. Her tarafı yırtık, gözleri irinli hasta kediler güzeldi. Sokak köpekleri ne güzeldi! Hamamböcekleri, zinalar harikuladeydi. Bizim çirkin dediğimiz; yüzleri bilinmiş, tadılmış, resmi çizilmiş olmayan kendi halinde insancıklar güzeldi. Ama o, sıhhatli yanaklarına, beyaz dişlerine, kırmızı bıyıklarına, kumral saçlarına rağmen çirkindi.
Sayfa 14
1,500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.