Yaşlılar, kazıklandıklarının tam olarak bilincine varmış ve artık her şey için çok geç olduğunu fark etmiş olan insanlardı. Onların yöneteceği bir toplum, ancak onlarla birlikte, sürekli şikâyet ederek ve acılar içinde ölürdü.
... bir suçu tasarlamak, o suçu işlemekten farksızdır. Kötülük yapmak isteyen, sadece karşısına bir engel çıktığı için bu kötülüğü yapamamışsa, niçin suçlu sayılmasın?
Bitkin organları onaran, acı veren fazlalıkları atan, beden görevleri dışında, başka nedenlerden gelen bir zevk daha vardır. Bu zevk insanın içinde coşan, büyüleyen ve çeken anlaşılmaz bir güç doğurur. Müzikten alınan zevk böylesi bir zevktir işte.
... av, hayvanları öldürmenin en aşağılık yoludur. Av dışındaki hayvan öldürme yolları daha dürüst sayılır. Çünkü hayvanları belli bir yarar için öldürmek başka, avcı gibi sadece kan dökme zevki için öldürmek başkadır. Öldürme zevki sadece hayvanları öldürmekte kalsa bile, ancak bir zorbalık eğiliminden gelebilir ve bu eğilim zamanla zorbalığın ta kendisi olabilir.
... insan nasıl olur da bu kan dökmeden, güçlünün güçsüzü, zalimin masumu alt etmesinden, azgın bir köpeğin ürkek bir tavşanı parçalamasından zevk duyabilir?
Hiç kimse başkalarının o kadar üstünde değildir ki, Yaradan yalnız onu güzel yaşatsın. Tabiat herkese aynı bedeni, aynı sıcaklığı vermiş, aynı sevgiyle kucaklamış hepsini. Başkalarının rahatını kaçırıp kendi rahatını artırmak tabiata karşı gitmektir.
Gerçekten bütün zevkleri hor gören, kötüleyen, en asık yüzlü, en softa erdem adamı bile, kendisi gibi çetin işlere, eziyetlere, çilelere katlanmaya çağırırken, başkalarını yoksulluktan, dertlerden kurtarmak için elimizden geleni yapmamızı ister bizden. Bu sert ahlakçı bile insanı avutan, kurtaran kişiyi, insanlık adına över, göklere çıkarır. Demek ona göre de en soylu, en insanca erdem başkalarının acılarını dindirmekte, onlara umut ve yaşama sevinci vermekte, bir başka deyimle, dünyanın tadına varmalarını sağlamaktadır.
Peki ama başkalarına ettiğimiz iyiliği kendimize niçin etmeyelim? Tabiata aykırı gitmek değil mi bu? Çünkü iki yoldan birini tutmak gerek: Hoş yaşamak, dünyanın tadını çıkarmak ya iyi bir şeydir, ya kötü bir şey. Kötü bir şeyse başkalarına onu sağlamak şöyle dursun, kimde varsa elinden almak, herkesi ondan korumak gerekir. İyi bir şeyse onu hem kendimiz için hem başkaları için isteyebiliriz, istemeliyiz de. Niçin başkalarına acıdığımız kadar kendimize de acımayalım? Kardeşlerimize iyilik etme eğilimini içimize sokan tabiat niçin kendimize karşı zalim, insafsız olmamızı istesin?
Herkes bilir ki, bütün canlı varlıklarda açgözlülüğün nedeni ya korku ya da yoksulluktur. İnsanda ise, bazen yalnız kendini beğenmişlikten gelir açgözlülük. Çünkü faydasız ve boş şeyleri gösterişle ortaya serip, başkalarından üstün geçinmeyi şanlı bir iş sayar insanlar.