Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Devrim konusunda bu kadar korkak olmasa ne iyi olurdu
Hakiki özgürlükten eşitlik doğar. Yine de bu özgürlükte anarşi yoktur; çünkü herkes kendine koyduğu (zorlayıcı olmayan) yasaya uysa da, aynı anda bu yasaya, akıl yoluyla kendine ifşa edilmiş bir Dünya-Hükümdarının bir isteği olarak bakmalıdır. Öyle ki bu istek görünmez araçlarla herkesi ortak bir hükümet altındaki tek - görünür kilisenin daha önceden ve yetersiz biçimde temsil ettiği ve hazırlandığı - bir devlet içinde birleştirir. Tüm bunlar dışsal bir devrimden beklenemez, çünkü böyle bir karmaşa etkisini şiddetli ve sert biçimde gösterir. Ayrıca bu etki şartlara fazlasıyla bağlıdır. Üstelik yeni bir yapılanmanın tesisi sırasında bir kez yapılacak herhangi bir hata, yüzlerce yıl boyunca pişmanlıkla devam ettirilecektir, zira artık asla, ya da en azından yeni (ve her zaman tehlikeli olan) bir devrim olmadan değiştirilemez.
Sayfa 153 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okudu
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi yazarları bütün insanların eşit yaratıldığını (All men are created equal] tartışmasız bir gerçek olarak kabul ediyordu. Bugün biz bu şaşırtıcı önermeye eleştirel yaklaşıyoruz. Suçlayıcı bir biçimde şu soruyu soruyoruz: Neden yalnızca "erkekler" anlamında "men" denmiştir de "erkekler ve kadınlar" anlamında "men and women" denmemiştir? Ayrıca "men" derken, açıkça belirtilmemiş olsa da yalnızca "beyaz erkekleri" kast etmeleri bizi deli ediyor. Ama bu (bizim bakış açımızdan) yetersiz ifadenin yeni kurulmuş Birleşik Devletler'de bariz bir gerçeklikten ne kadar uzak olduğunu ve yansıtılan -ve gösterilen- bu bakış açısının o dönemin insanları için nasıl akıl almayacak kadar yeni olduğunu unutmamak önemlidir. Tarihsel açıdan o kadar eski sayılamayacak on sekizinci yüzyılın sonunda, eşitlik fikri insanlığın büyük çoğunluğu için garip ve yabancıydı. Bugün ise bu fikir çoğunluğa doğal görünüyor. Bu fikir nereden çıktı? Neden çabucak ikna olduk? Zihinlerimizdeki bu hakiki devrimi neye borçluyuz? Yanıt, milliyetçiliktir.
Sayfa 18 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hiçbir zaman anlamayacaksınız. Çünkü işinize gelmeyecek. Çünkü tek derdiniz Türk milleti, tek nefretiniz Türk milletine. Ne savunduğunuzu söylediğiniz özgürlük, hümanizm ne inandığınızı söylediğiniz eşitlik, adalet, hak, hukuk ne de kullandığınızı söylediniz akıl, mantık, bilgi. Hepsi sadece ve sadece bu millete ve bu milletten olana karşı olmak için var, hem de ne özgürce ne adilce ne eşitçe var. Bu millete karşı olsun da yalan olsun, haksizca olsun, saçma olsun ne fark eder. Zaten susuyoruz, zaten okumuyoruz, gerçeklerden kopuğuz. Ama Erlik'in "Neden Biz?" videosunun sonunda söylediği gibi " 'Neden Biz' yerine 'O halde biz' demenin vakti geldi. Prangaları atıp Türk aydınlanmasını tamamlamanın vakti gelmiştir." Görseller :
1. Dünya Savaşı Sırasında Ermenilerin Türklere Yaptığı Katliam
1. Dünya Savaşı Sırasında Ermenilerin Türklere Yaptığı Katliam
"Sağduyunun gelişiminin insanların doğuştan aldığı ya da farklı koşullarda maruz kaldığı güdülerle ve sonuçta onları bu gereksinimleri karşılamaya iten tutkularla orantılı olduğunu göstermek kolaydır. Genel olarak kuzeyli insanların güneyli insanlara göre daha çalışkan olduklarını, çünkü çalışmadan geçinemeyeceklerini gözlemleyebilirim.Sanki doğanın, topraklarına verim vermediklerine akıl vererek eşitlik sağlamak istediğini göstermek isterim. "
Sayfa 41
Safsatalarını tanı
Akıl Yürütme Hataları: Kısa tanım: Bir ikna amacı taşıyan düşünce akışlarında bulunan ve kişinin kendisini veya karşısındakini yanıltma amacı taşıyan hatalı bağlantılar. Tembeller için daha da kısa tanım: Yaygın akıl yürütme hataları. Birine balık verirsen o gün karnını doyurursun ama balık tutmasını öğretirsen her gün karnını doyurursun. Peki ya ona akıl yürütmesini öğretirsen? "Millet balık tutmasını öğrendiğinden beri sabah akşam olta atıyor, hayvanların soyu kuruyacak. En iyisi balık çiftliği işine gireyim, voliyi vururum." Yani akıl yürütme, bağ kurma ve gerekçelendirme içerir: • Dünyanın tüm işçileri, birleşin! • Özgürlük, eşitlik, kardeşlik • Tek millet, tek devlet, tek lider. 300.000 kadar da tank ve bir Avrupa haritası lütfen... Evet paket olacak. Bilakis propagandanın gücü, akıl yürütmeye yeltenmemesinde yatar.
Yalan söylüyoruz. İnsanlığa umut verebilmek için yalan söylüyoruz. Haklar diyoruz, eşitlik diyoruz, yasaksız bir dünya diyoruz. Oysa bu düzende, faşizmin emperyalizmle ya da kapitalizmin teknokrat platformuyla ilişkisinde böylesi naif bir yaklaşım, böylesi masalsı/ütopik bir söylem, elbette üçkâğıtçılık, elbette ciddi ciddi her kimliği özümsediği için amorf standartlarını yakalamış bir kimliksizlik, bir üniformasızlık, bir çıplaklık ve sivillik pozisyonudur.
Reklam
Modern toplumda iyiye de küçüğe de ortalamaya da vasata da ihtiyaç vardır. Fakat alt tipleri geliştirme prosedürlerini daha üstün tiplere uygulamamalıyız. Demokratik idealin insanları standartlaştırması zayıfların baskınlığına yol açmıştır. Her yerde güçlülerin yerine zayıflar tercih ediliyor. Zayıflar yardım görüp kollanıyor, çoğu zaman takdir ediliyorlar. Geçersizler, suçlular ve akıl hastaları gibi onlar da halkın sempatisini kazanıyor. Eşitlik miti, sembol sevgisi, somut gerçeklerin hor görülmesi bireyselliğin yıkımında büyük ölçüde sorumludur.
Sayfa 248 - Zeplin Yayınları
İlim ile Bilim arasındaki fark nedir? Atatürk'ün İlminin Manası Nedir?
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz. İlim sahibi olmak
Mustafa inan
Mustafa Hoca çok devirler görmüştü. Hürriyet ve aydınlıkla birlikte her türlü fırsatçılığın da ortaya çıkmasından korkuyordu. Herkesin eşit olduğu düşüncesinin hemen istismar edilmesinden korkuyordu. Mehmet Akif gibi, “bilenle bilmeyenin elbette bir olamayacağını” düşünüyordu; eşitlik demek, bu demek değildi. Mustafa İnan tarih okumaya düşkündü: sokağa dökülen her insanın bu işlerin bilincinde olduğundan haklı olarak kuşku duyuyordu. Türk milleti Tanzimat’tan beri böyle nice heyecan yaşamıştı; kaç kere, işte hürriyet geldi diye sevinmişti. (…) (Ancak) hürriyetle birlikte akıl da gelmeliydi, huzur da gelmeliydi, bilim de gelmeliydi; evet çalışma gelmeliydi, yeni ve aydınlık bir düzen gelmeliydi. Hürriyet neden durmadan gelmek zorunda kalıyordu? Bunun üzerinde düşünülmeliydi. Bu hürriyet neden ikide birde geliyordu? Bunun üzerinde düşünülmeliydi. Hürriyet, düşünmesini bilenlerle birlikte gelmeliydi.
Sayfa 225 - İletişim yayınları 67. BaskıKitabı okudu
887 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.