Hayat bizden öncekilerin çıkardığı bir hırkadan başka bir şey değildi. Biz giyecektik, bizden sonrakiler giyecekti. Birbirimizin ayıbını, günahını ve sevabını taşıyacaktık.
Biraz büyür büyümez, etrafımızdaki çocukları dertsiz tasasız mahluklar sanmaya başlıyoruz. Onlara dünyanın gamından uzak, aptal, mutlu, minik şeylermiş gibi davranıyoruz. Oysa dönüp bakmaya gücün yeterse, kendi çocukluğunu bir hatırlasana. Ömrümüzün en kırılgan, en zor günlerini orada geçirmedik mi? En çok o zaman incinmedik mi? Sevmeyi daha iyi bilmez miydik çocukken? Sevdiğimiz uğruna başka mutluluklardan vazgeçmeyi, sessiz bedeller ödemeyi...Bir çocuk herşeyi bilir Behiye, ama en çok incinmeyi...Çocukluk kadar incitici bir şey var mı şu dünyada? Mutlu bir çocukluk olabilir mi?