İslâm içinde olmamız demek hilkatin harikulâdeliğine şahit olmamız demektir. İslam dinlerden bir din değil. Allah katındaki yegâne dine İslâm denilmiştir İslâm içinde olmamız ne bir ülkenin halkından olduğumuzu işaret eder, ne de bir şahsın olağanüstü vasıflarının tasdikini gerektirir. Kendini Allah'ın eline bırakan herkes İslâm içindedir. Yaratılmak harikulådedir, yaratılmış her şey harikulâdedir. Harikuládelik kıyamet kopuncaya kadar devam edecek. Kıyametin kopması da harikulâde.
"Bizim Müslümanlığımız asırları aşıp, çağları geride bırakıp
bize kadar ulaştıysa bunun temelinde Asr-ı Saadet'teki müşriklerin şecaati yatar. Bu hükmün de size çok şaşırtıcı görüneceğini biliyorum. Açıklayayım: İslâmiyet'in neşet ettiği sırada müşrikler kalitesiz ve ucuz adamlar olsalardı putlarının ulûhiyetine yapılan bu tecavüzü, yani "Lâ ilâhe illallah Muhammedun Rasûlullah" sözünü kaale bile almazlardı. Halbuki insanlar putları aleyhine söylenen bir söz üzerine kılıçlarına davranıyor. Demek ki bu adamlar sahip oldukları değerler karşısındaki duyarlıkları itibariyle
çok kaliteli adamlar. Değerlerine önem vererek yaşayan insanlar. Bu insanlar Müslüman oldukları zaman aynı derecede İslâmiyet'e önem verdiler. İyi (altın) müşrik,iyi (altın) Müslüman oldu sonuçta. Ve onlar şirk içinde iken dinlerine gösterdikleri özeni İslâm'a gösterdiler. Bu bağlamda Hz. Ömer, hepinizin bildiği gibi, çok çarpıcı bir örnektir. Hz. Ömer'in Müslüman oluşuyla sonuçlanan olay, onun Rasulullah'ı öldürmek niyetiyle yola çıkışıyla
başlar. Ve, Ömer, Ömerü'l-Faruk diyoruz ona, bir kabile reisi olması hasebiyle Müslüman olduğu zaman içinde bulunduğu kabileyi parçalamıştır. Kendi kabilesi içinden Ömer Müslüman olduğu için Müslüman olmayı tereddütsüz kabul eden insanlar çıkmıştır.."