Bayrak Adam - Yılmaz Özdil
Ulus gazetesi muhabiri Cemal Kutay o anları şöyle yazıyordu: “Bütün millet, kendisine haysiyet, hürriyet, istiklal, güzel şeyler armağan etmiş şefkatli bir babadan öksüz kaldığında nasıl gözyaşı döker? İşte öyle gözyaşı döküyordu. Şahit olmayanlara, bu asrın hadisesini, bu vefa ve minnet selini, yazı, söz, fotoğraf, beste, tabloyla anlatmak mümkün
Bekir Topaloğlu Hocanın İlahiyat Öğrencilerine üç tavsiyesi
Bizler aşağı yukarı onlar tarafından açılmış olan bu yolda ilerlerken elimizdeki ders kitabı namına yazılmış ne varsa hemen hepsi bu öncülere aitti. Özellikle de bu ikili birlikte başı çekmişlerdi. İkinin ikincisi hangisiydi, onu belirlemek bize düşmezdi. Bekir Topaloğlu, memleketinde medreseyi bitirmiş icazetli biriydi. Hayreddin Karaman ise
Reklam
Yirmi altı yaşındaki anne lösemiyle savaşan oğluna bakarken dalıp gitmişti. Kalbi acı içinde olmasına rağmen, kararlılık duygusunun da etkisini hissediyordu. Her ebeveyn gibi o da oğlunun büyümesini ve umutlarını gerçekleştirmesini istemişti. Oysa bu artık mümkün değildi. Löseminin buna fırsat tanıması olası değildi . oysa o hâlâ oğlunun
FAKİR BİR ŞİMAL KİLİSESİNDE ŞEYTAN İLE RAHİBİN MACERASI
NAZIM HİKMET İlkönce yağmurla sonra birdenbire açan güneşle başlamıştı sabah. Henüz ıslaktı asfaltın solundaki tarla. Harp esirleri çoktan iş başındaydılar. Topraktan nefret duyarak — halbuki köylüydü birçoğu — tıraşlı ve korkak
Atatürk'e Kırşehir öğretmenleri bir şikayet mektubu yollamışlar, bir kaç aydan beri aylıklarını alamadıklarını bildirmişlerdi. Atatürk'ün akşam yemeğine misafirleri vardı. Eğitim Bakanı Hikmet Bey'i çağırdı. Kar yağıyordu. Bakanın arabası Çankaya yokuşunu oldukça zor tırmandı. Atatürk yemeğin sonuna doğru öğretmenlerin şikayetini açtı. Hikmet Bey durumu idare etmeye yöneldi, sanki bir kaç aydan beri kar varmış gibi, ''Havalar kış, belki de onun için postalar işlememiştir'' diyerek aylıkları geciktirenleri korumak gafletinde bulundu. Atatürk dehşetli içerledi: ''Yaa, demek kışın kuşatması altındayız. Demek onun için öğretmenler bir kaç aydır aylık alamıyor, sonunda bana başvurmak zorunda kalıyorlar. O halde şimdi kalkar gider hem yolu açarız, hem Kırşehir'de öğretmenlerin derdini yakından dinleriz''. Yavere ''Yola çıkıyoruz'' dedi. 31 Ocak 1934 gece yarısı otomobillerle yola çıkıldı. Misafirlerden bazılarını ve Genel Sekreter Ruşen Eşref Ünaydın'ı da birlikte götürdü. Bir ara sis yüzünden yolu kaybettiler. Bir köy kahvesine sığınarak sobayı yaktırıp ısındılar. Tekrar yola çıktılar. Bütün otomobiller yolda iki kez kara saplandı. Ancak saat 17.00'de Kırşehir'e gelebildiler. Atatürk bütün öğretmenleri çağırdı. Hepsini dinledi. Tabii hepsinin aylıkları tıkır tıkır ödenmişti. Kusurluları unutmayacakları biçiminde azarladıktan sonra dedi ki: ''Herkesten ve herşeyden önce öğretmenlerin aylıkları verilecek. Öğretmenlerin değerini, önemini anlamayanın aramızda yeri yoktur''.
Aşkta Kaldık 1.
(Sevgi Apt. sakinleri gece uykusuna yatmışlardır. Ferit ve Berna ikisi de aynı saatte apt. girerler. Asansörü beklemektedirler... ) Ferit - İyi akşamlar. Berna - Teşekkür ederim. (Asansör gelmiştir. Ferit şık bir hareketle asansörün kapısını açar. Berna hanıma buyurun gibisinden jest yapar. Ferit dokuza ve aynı şekilde iki numaraya basar.
Reklam
Geri19
99 öğeden 91 ile 99 arasındakiler gösteriliyor.