508 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
İki Şehrin Hikayesi
İki Şehrin Hikayesinin dünyanın en çok satılan roman olduğunu kitabı bitirdikten sonra öğrendim. Bir kitap nasıl klasik olur dediğimizde sıralayacağımız bütün kriterler bu eserde mevcut. Yani diyorum ki tüm dünyada bu kadar satılması tesadüf değil. Okurken sizi alıp gerçek dünyadan soyutluyor, sonra okudukça ben kalitenin zirve noktalarından biriyim dercesine kalbinizi fethediyor. Alexandre Dumas Fils Kamelyalı Kadın eserinde der ki 'Bir dil ancak iyice öğrenildikten sonra konuşulabildiği gibi, roman kahramanları da insanlar iyice incelendikten sonra yaratılabilir.' Sevgili yazarımız insanları incelemekle kalmamış onların ruhunu görmüş. Benim ilk Dickens eserim oldu İki Şehrin Hikayesi, Hamlet'i okuduktan sonra demiştim ki okur olarak çok büyük bir adım attım. Aynı adımı bu eserde de attığımı söylemekten kıvanç duyuyorum. Karakterlerin özellikleri ve bağlantıları, olayların bağlantısı ve gerçekleştiği dönem ve kitabın adına ilham olan Paris ve Londra şehirlerinin çok güzel yansıtılması kitabı okura sevdiren özellikler. Bu kadar karakter, olay ve mekan aslında birer oyuncu, asıl sahne insan ruhudur. Devrimi yaptıran insanın ruhunda esen fırtınalardır. Devrim getirdiği rol ve güç değişikliğinden ötürü insanın gözüne intikam perdesini çeken ruhtaki öfke dalgalarıdır. Dünyada ne kadar kötülük olursa olsun, mutlaka bazı ruhlarda umut ve sevgi ışıkları yeryüzünü aydınlatmaya devam edecektir. Kitabın okura kattığı en büyük kazanç neden ve nasıl insan olmalıyız sorularının cevaplarıdır. İki Şehrin Hikayesi, ruhunuzdaki savaşta doğru tarafın galip gelmesi için en büyük silahlardan biri olmayı sonuna kadar hak ediyor...
İki Şehrin Hikâyesi
İki Şehrin HikâyesiCharles Dickens · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202259,7bin okunma
94 syf.
6/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
~Martı Kitap Yorumum~
Merhabalar Bugün Anton Çehov ile tanışma eserim olan Martı’nın yorumu ile geldim. Çehov’dan edebiyat derslerinde çok fazla söz edilmesi üzerine merak edip şans verdim. Tabii bunları yaparken başladığım kitabın tiyatro metni şeklinde yazıldığını bilmiyordum. Bu yüzden kitabın ilk sayfalarını açtığımda şaşkınlıkla birlikte pişmanlık da hissettim. Çünkü tiyatro eseri okumayı pek sevmem. Bu eserde okurken sevdiniz mi diye soracak okursanız yine çok sevemedim. Çünkü bu tarz eserlerde duyguların bir düz yazı metni kadar okuyuculara aktarıldığını düşünmüyorum. Kitapla ilgili düşüncelerime geçecek olursam ilk söyleyeceğim şey beklentimin altında kaldığı olurdu. Kitapta birçok şeyin fazla yüzeysel olduğunu düşünüyorum ve sonunun da daha detaylı bir şekilde anlatılabileceğini düşünüyorum. Bunun dışında dediğim gibi kitaptaki duyguları pek hissedemedim. Ayrıca karakterlere de ısınamadım. Kitapta sevdiğim tek şey ise yazarlık duygusu üzerine yazılmasıydı ve biri çok ünlü diğeri kendi çağında bir şeyler yazmaya çalışan yazarların kıyaslanmasıydı. Ayrıca günümüzde de birtakım devam eden toplumsal problemlere değinmesi de hoşuma giden etkenlerden biriydi. Kitapta çeviri, anlatım, yazım ve noktalama hatası yoktu. Fakat karakterlerin kim kimin nesi olayını anlamak beni zorladı ve sürekli ilk sayfada yazan karakter açıklamasına bakarak okuduğum bir kitap oldu. Uzun lafın kısası bu kitap benim beklentimin altında kaldı. Okumanız için şiddetle önermem ama okumak isteyenler yine de şans verebilirler.
Martı
MartıAnton Çehov · İş Bankası Kültür Yayınları · 201673 okunma
Reklam
784 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Empati = Prens Mışkin
"İyi bir insan başkalarına aptal gibi görünebilir. Bu, hazin bir hikayedir.” Şüphesiz, Dostoyevski de Cenevre-Basel Müzesi'nde, Hans Holbein'in Christ tablosunu gördüğünde, bu tanıma uyan Mışkin'ini bulmuştu. (İlgili tablodan aldığı ilhama ilişkin şu iki yazıyı okuyabilirsiniz; 1- guzyazi.tumblr.com/post/1808700961... 2- mutlaktoz.wordpress.com/2011/10/23/holb... ) Budala'nın kahramanı Prens Mışkin topluma uyum ve uzlaşma getirmeyi kendine görev edinen, yazarın kendi deyimiyle “her yönüyle olumlu, mükemmel” biri olarak sunulmuştur. Karakterleri üzerindeki psikolojik tahliller ve karakterlerinin psikolojilerini okuyucuya geçirmesi Dostoyevski'yi Dostoyevski yapan en temel unsurlardandır. Hal böyle olunca, yarattığı Budala da müthiş empati yeteneğine sahip, sorunları 'esas akıl'la, yani kalple çözeceğine inanan bir karakter olup çıkmıştır. Dostoyevski, Prens Mışkin karakterinde ezilen/dışlanan insanlara karşı 'insancıl yaklaşım'ı geliştirmesi ile kalbimde taht kurdu. Okuduklarım arasında en sevdiğim eseri kesinlikle Budala oldu. Bu konuda benim gibi düşünenleri şımartacak bir sözünü bırakıyorum Dosto'nun :) "Budala'yı en iyi eserim olarak sayanların, daima şaşırdığım ve çok sevdiğim özel bir – düşünce biçimine, dünya görüşüne – akla sahip olduklarını söyleyebilirim.” :)
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201625,5bin okunma
64 syf.
·
Puan vermedi
·
2 saatte okudu
Hastalık geldiği an Hastalar Risalesi okumanın kapısı sonuna kadar açılıyor. Müthiş bir ders. İçtiğim ilaçlardan daha iyi geldiğine yemin edebilirim. Çünkü şunu hatırlıyorum: Cihan dolu bela başında varken, ne bağırırsın küçük bir beladan, gel tevekkül kıl! Tevekkül ile bela yüzünde gül, tâ o da gülsün. O güldükçe küçülür, eder tebeddül. İnsan
Hastalar Risalesi
Hastalar RisalesiBediüzzaman Said Nursî · Sebat Yayınları · 20152,130 okunma
576 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Melekler ve Şeytanlar ll
Seriye de ismini veren ana karakterimiz, Harvard Üniversitesi'nde Simgebilim Profesörü olarak görev yapan Robert Langdon, İsviçre'nin Cenevre şehrinde bulunan, dünyanın en büyük bilimsel araştırma merkezi olan CERN'in direktörü Maximilian Kohler'den gelen bir telefon görüşmesiyle gecenin ortasında uyandırılır. Araştırma merkezinin en iyi
Melekler ve Şeytanlar
Melekler ve ŞeytanlarDan Brown · Altın Kitaplar · 200436,6bin okunma
200 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
"Benim ustalık eserim olacaktır." dediği Seraphita'sını okudum, Balzac'tan. Belki de yıllar sonra. Çünkü en son üniversitede Karşılaştırmalı Edebiyat dersinde okumuştum. Goriot Babası'nı... Seraphita'sı da hasret gidermek için küçük bir fırsat oldu benim için. Onun ustalık eserim dediği kitabında diğer eserlerinin tadını alamasam da onlardan çokça farklı yanları vardı. Okurken durup düşündüğüm, ne diyor bu Balzac dediğim, ilginç ama gerçek tespitlerini takdir ettiğim bir kitap oldu. Çünkü diğer eserlerine nazaran daha felsefi bir yapısı vardı. Öyle bir oturuşta bitirilecek bir kitap değilmiş, aksine uzun vadeli ama kopmayan bağlantıyla okunmalı. Kitabına isim konusu olan kahramanın varlığı, bu varlığın haklı ikilemleri, çabası... Hepsinin de birbirinden uç noktaları. Düşünsel yönüne bakınca kadın-erkek ikileminin izlerini görüyorum. Çünkü bu eserinden önce yazmış olduğu eserlerinde ya erkek vardı, ya da kadın. Ya kadın metaforunun içine işleniyordu, ya da erkek. Ama çoğunlukla kadınındı. Çünkü Balzac, kadın ruh tahlil ve tasvirlerinde oldukça başarılı bir kaleme sahipti. Bu yönlerini biraz geri plana atınca anlatımınında da sertlik ve keskinlik vardı. Fakat ironik olsa da bir o kadar yoğun manalara gark ediyordu. Birkaç gün boyunca elimde gezen bir kitap oldu. Bazen hakimiyeti kopardım, bazen işte sarıldım dedim. Ancak genel bir yorum yapacak olursam bu kitabı tekrar okuyacağım. ÇÜNKÜ! Goriot Babası'nı geçemedi bu kitap benim gönlümde.
Seraphita
SeraphitaHonore de Balzac · Jaguar Kitap · 2015472 okunma
Reklam
431 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.