Evvel zamanda gençlerden birinin bir kasabaya yolu düşmüş. Kasabanın kahvehanesinden içeri girince kar ve tipiyi dışarıda bırakmanın sevinciyle canlı bir selam vermiş:
– Esselamü aleyküm !
Kahvenin peykelerinde oturanlardan ancak birkaçı başlarını dama yahut satranç tablalarından kaldırmadan şöyle yan gözlerle gelene bakıp kendi hallerinde
kargayı beslemekten yaralanmıştım
selameti beklemekten usanmıştım.
kalbimden fırlamak istiyorum artık
uzay boşluğunda taşa dönüşmek
ve hızla gerip dönüp parçalamak dünyayı
sanmam ki anlaşılayım kolayca
kendinden utanan cenaze helvasıyım.
kabımdan taşmak istemiyorum artık
zamana bırakıp bünyemi sönmeyi beklemek
harcımı kurutmadan üstüne basmak
sanmam ki seyredileyim sonsuza kadar
iki durak arası bir tren önündeyim.
insan kılığına girmeyi beceremiyorum artık
dünyaya sokulmak için benzemeyi bilmek
dolaştırmayan âşığa, dolaştıran taksiciye kızmak
sanmam ki bu ağaçlar meyve verince
sıkışmadan kalırdım orta yerde.
kalbim kuzeyde bir yerde
sola çark:
Esselâmû aleyküm ve rahmetûllah
Topraktan yükselen bir mehtap, bayram akşamları.
İşte o ulu geçmişten elimizde bir bu bayramlar kaldı. Onlara sıkı sarılalım da hiç olmazsa bu son peygamber armağanını olsun elden kaçırmayalım.
Bu şuur içinde kutlu olsun bayramlarınız Müslümanlar!
edebiyat aşkına...... (10.03.2012 01:34:26)
[ Mesaj Gönder ]
[ Arkadaş Listeme Ekle ]
KAZ HİKAYESİ
Padişah ve veziri iki seyyah kılığında ülkeyi dolaşıyorlardı.
Akşam olup saraya dönecekleri sırada bir derenin kenarında kışın ayazında deri tabaklayan bir ihtiyar dikkatlerini çekti.Yanına gittiler.
Padişahla ihtiyar arasında şöyle
Ne zaman geçmişi düşünsem gözümün önüne şu manzara gelir: Gece karanlığı, adeta bütün dünya evimize baskın yapmış. Annem çocuklarının elini sımsıkı tutmuş. Polislerin bazıları yüzümüze dik dik bakıyor, diğer bazıları evi arıyor. Herşeyi alt üst ediyorlar. Babam çantasına sadece bir kaç kıyafet koyarak meçhule doğru yola çıkıyor... Bir an duruyor bize doğru bakmadan yüksek sesle : "Esselamu aleykum! Allah'a emanet olun. Allah sizi korusun!" diyor ve polislerle birlikte çıkıyor. Bu, babamın ilk tutuklanışıydı (4 Kasım 1948). O zaman henüz sekiz yaşında küçük bir kızdım.