DOSTLUK MAKALESİ
(Bana Göre de Dostluk Böyle Olmalıdır, Değil mi ,Değerli Dostlar) *** Dost ve dostluk dediğimiz, çokluk ruhlarımızın beraber olmasını sağlayan bir rastlantı ya da zorunlulukla edindiğimiz ilintiler, yakınlıklardır. Benim anlattığım dostlukta ruhlar o kadar derinden uyuşmuş, karışmış kaynaşmıştır ki onları birleştiren dikişi silip süpürmüş ve artık
Dostluk kutsal bir kelimedir, yüce bir mertebeye sahiptir: Yalnızca iyi insanlar arasında kurulabilecek bir şeydir; karşılıklı saygıdan doğar ve iyi bir yaşantı ve ahlakla muhafaza edilir. Bir dostu diğerinin gözünde güvenilir kılan, onun dürüstlüğünden emin olmasıdır. İyi kalpli mizacı, içtenliği, dostluklarının teminatı olur. Gaddarlığın, hainliğin, adaletsizliğin bulunduğu yerde dostluk olmaz.
Reklam
Kötüler bir araya geldiğinde topluluk değil, çete oluştururlar. Birbirlerini kollamazlar ama korkuturlar. Onlar dost değil, işbirlikçidir.
(Tiranlar) Seve seve din kisvesine bürünüp kötü eylemlerine daha fazla otorite sağlamak amacıyla kendilerini ilahi sıfatlarla beziyorlardı.
Halklar önce kendilerine aptalca masallar uydururlar, sonra da bunlara yürekten inanırlar.
Son
Öyleyse, henüz vakit varken öğrenelim iyilik etmeyi. Şerefimiz için bakışlarımızı göğe kaldıralım. Onurumuz için, erdem aşkımız için her şeye kadir olan, yaptığımız her şeyi gören, hatalarımızı yargılayan Tanrı'ya seslenelim. Bana kalırsa, ki bu hususta yanıldığımı hiç sanmıyorum, fevkalade adil ve iyi olan Tanrı'nın nazarında tiranlıktan daha aykırı başka hiçbir şey yoktur. Bu yüzden eminim ki tiranları ve onların suç ortaklarını, cehennemin derinliklerinde korkunç bir azap bekliyor.
Reklam
Mertçe alınması mümkün olmayan hazlara karşı sabırsız ve ahlaksız, akla sığmayan haksızlıklara ve acıya karşı ise hissizdir.
Tiranlar, bir kile buğday, bir galon şarap ve bir sikke dağıtınca, bunların, "Yaşasın Kral!" diye haykırması içler acısı bir durumdur.
Size böylesine hakim olan kişi­nin iki gözü, iki eli, bir bedeni var ve herhangi bir in­sandan daha başka bir şeye sahip de değil. Yalnızca siz­den fazla bir şeyi var: O da sizi ezmek için ona sağlamış olduğunuz üstünlük. Eğer siz vermediyseniz, sizi gözet­lediği bu kadar gözü nereden buldu? Sizden almadıysa, nasıl oluyor da sizleri dövdüğü bu kadar çok eli olabili­yor? Kentlerinizi çiğnediği ayaklar sizinkiler değilse bun­ları nereden almıştır? Sizin tarafınızdan verilmiş olmasa üzerinizde nasıl iktidarı olabilir? Sizinle anlaşmadıysa sizin üstünüze gitmeye nasıl cesaret edebilir? Kendinize ihanet etmeseniz, sizi öldüren bu katilin yardakçısı ol­masanız ve sizi yağmalayan bu hırsıza yataklık etmese­niz o ne yapabilir?
Reklam
Demek ki, halklardır kendilerini teslim edenler, daha doğrusu ken­dilerini ezdirenler; çünkü kulluk etmeye son verdikleri an üstlerindeki bu yükten de kurtulmuş olacaklardır. Kendi kendini kulluklaştıran, kendi boğazını kesen halk, özgürlük ve kulluk seçeneği karşısında bağımsız­lığını terk edip boyunduruğu kabul etmiş ve bu kötü duruma razı olmak şöyle dursun, onu arzulamıştır.
Üç tür tiran vardır...Kimi halk oylamasıyla kimi silah zoruyla kimi veraset yoluyla krallığa sahip olur. (Syf 29) ... Gücünü halktan alanlara gelince, bunlar daha tahammül edilebilir görünürseler de bana kalırsa, herkesin tepesinde böyle yüksek yerlere geldiklerini görür görmez, neyin nesi olduğunu bilmediğim azamet denilen şeyle şımararak yükseldikleri bu yerden bir daha da inmemeyi kafaya koyarlar.
İsrailoğulları gibi ortada hiçbir sebep ve baskı yokken kendilerine bir tiran yaratmazlarsa tabii. Bunların tarihini okurken, akabinde başlarına gelen felaketlere sevinecek kadar beni insanlıktan çıkaran bir tiksinti duymaktan kendimi alamıyorum.
Son olarak iyi davranmayı öğrenelim. Gözlerimizi göğe çevirelim ve kendi şansımız için, erdem aşkına eylemlerimize şahit olan ve hatalarımızı yargılayan Yüce Tanrı'ya seslenelim.
Cahil ve alıklaştırılmış halk hep aynı olmuştur. Dürüstçe alamayacağı hazlar karşısında uyanık ve sefihtir; aklı başındayken kaldıramayacağı haksızlıklara ve acılara karşı tamamen duyarsızdır.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.